Çalismalar Baslarken

O güne kadar, bazilarimiz hariç, KITler hakkinda pek fazla bilgi sahibi degildik. Bildiklerimiz gazete haberlerinden öteye gitmiyordu. Daha önceki çalismalarimizda KITlerin üretimleri hakkinda bilgi toplamakla yetinmis ve bunlari iktisadi degerlendirmelerimizde ve arastirmalarimizda kullanmistik. KITlerin birer dev olduklarini, çok çesitli ürün ve hizmet ürettiklerini, bir anlamda Türk sanayinin kurulmasini sagladiklarini ama bu arada çok lüzumsuz isçi istihdam ettiklerini, kötü yönetildiklerini, devamli zarar ettiklerini, dünyadan haberleri olmadiklarini, karaborsaya sebebiyet verdiklerine de inaniyorduk. Aramizda KIT kökenli olanlar bu fikirlerimize siddetle karsi çikiyorlar ve daha önce çalistiklari KITlerin müdafaasini yapiyorlardi. Çogumuz profesyonel hayata özel sektörde baslamis ve bankaya katildiktan sonra da özel sektör sirketleriyle temasta olmustuk. KIT yöneticilerini ve tesisleri de tanimiyorduk. Bu nedenle özellestirmeye son derece inaniyor ve Türkiye'nin kalkinmasi için KITlerin etkinliklerinin azaltilmasi gerektigini düsünüyorduk.

Daha birinci toplantida bazi konularda çok yanlis fikirlerimiz oldugunu anlamaya basladik. Karsimizdaki yöneticiler, özel sektörde görmeye alisik oldugumuz yöneticilerden farkli degillerdi. Birinci toplanti bittikten sonra, o yillarda Petkim'in genel müdürü olan Kemal Mijgar, Ahmet Arzan ve bana Petkim Aliaga tesislerini anlatmaya basladi ve kurulusun geçirdigi çesitli asamalari hikaye etti. Ahmet'te, bende, Kemal beyden çok etkilenmistik. Aliaga tesisinden sanki kendi çocugundan bahsedermis gibi bahsediyor ve Petkim'in bu basarisindan gurur duyuyordu. Aliaga'nin ne kadar modern bir tesis oldugunu, Arabistan ve Iran'da kurulu tesislere göre daha az yatirimla kuruldugunu, Türk mühendislerinin basarilarini ve fiziki büyüklügünü neseyle anlatiyordu. Demek ki biz hiç degilse bir KIT yöneticisi için ön yargili davranmistik. Karsimizda dört dörtlük, belki özel sektörde kolay rastlanmayacak niteliklere sahip, hürmet duyabilecegimiz bir yönetici vardi.

Ikinci toplantida o zamanlar Türkiye Demir Çelik Isletmelerinin genel müdürlügünü yapan Fikret Kuzucu beyle tanistim ve dagittigimiz anket formu konusunda görüsmek istedigimi söyleyerek o gün ögleden sonrasi için randevu aldim. Fikret Kuzucu'da KITlerin basinda bulacagimizi tahmin ettigimiz yönetici tipine hiç uymuyordu. Meslek hayatina Türkiye Demir ve Çelik Isletmeleri A.S.'de baslamis, daha sonra özel sektöre geçmis, kendisine Türkiye Demir ve Çelik Isletmeleri A.S.'nin genel müdürlügü teklif edilince de hiç tereddüt etmeden kamu sektörüne geri dönmüstü. KITlerde bu mevkiye tayin edilmek bir politik tercih nedeni olmakla beraber karsimda politik yönünü hiç ortaya çikarmayan bir teknokrat vardi. Yaptigimiz  görüsmede, uzun yillar Türkiye Demir ve Çelik Isletmeleri A.S.'den ayri kalmasina ragmen bütün sorunlardan haberdar oldugunu, iyi isleyen bir rapor sistemiyle günlük hadiseleri takip ettigini ve görevini en iyi biçimde yapacak bir yönetici oldugu hakkinda bir izlenim edindim. Fikret bey anket sorularini Yatirim Planlama Daire Baskani Naci Özduran'in  cevaplandiracagini söyledi ve beni Naci beyle tanistirdi. Naci bey, Fikret beyin aksine, tüm meslek hayatini Türkiye Demir ve Çelik Isletmeleri A.S.'de geçirmis, özel sektör tecrübesine sahip olmayan bir elemandi. Yani tipik bir KIT mensubuydu. Görüsmemizde yine ön yargili olmanin cezasini çektim. Karsimda içinde bulundugu sektörü son derece yakindan taniyan. Türkiye Demir ve Çelik Isletmeleri A.S.'nin problemlerini tarafsiz olarak ortaya koyan, kritik etmekten çekinmeyen, dünyadaki gelismelerden haberdar, çalistigi kurulusa bagli bir bürokrat vardi. Türkiye Demir ve Çelik Isletmeleri A.S.'nin dünyadaki benzerleriyle karsilastirilmasinda verdigi örnekler Morgan Guaranty'nin sanayi uzmanlarinca verilen bilgilerle paraleldi. Demek ki bazi KIT mensuplari kendi sektörlerinde meydana gelen ekonomik ve teknik olaylari Morgan Guaranty Bankasi gibi bir bankanin uzmanlari kadar yakindan takip edebiliyor, kararlarini bu bilgilerin isiginda alabiliyorlardi.

TDÇI tipik bir KIT'tir. alti müesseseden olusmustur. Çalismanin yapildigi tarihlerdeki kapasiteleriyle bu müesseseler 1939 yilinda kurulan ve yilda 600 bin ton çelik üreten Karabük müessesesi, 1974 yilinda isletmeye alinan ve yilda 2,2 milyon ton çelik üreten Iskenderun müessesesi, yilda 2 milyon ton maden cevheri konsantrasyon kapasiteli Divrigi müessesesi, Attepe madenleri müessesi ile Hekimhan madenleri müesseseleridir. Çalismanin yapildigi tarihlerde Karabük'te enerji tasarrufu ve mayi maden kapasitesini 900 bin ton/yila çikaracak çesitli modernizasyon projeleri, Iskenderun'da o yil tamamlanan ve üretiminin 2,2 milyon ton/yila çikmasini saglayan tevsi projesinden sonra 4,4 milyon ton/yila çikmasini saglayacak tevsi projeleri ile ilgili fizibilite çalismalari, Divrigi'de pelet tesisi yatirimlari devam etmekteydi. TDÇI, Sivas'ta,Toplu Konut ve Kamu Ortakligi Idaresi Baskanligiyla ortak olarak kurmakta oldugu DEÇEKO adli yilda 400 bin ton kapasiteli düz nervürlü çelik ve kangal haddehanesinin de çalismalarini yönetiyordu. Bütün bunlara ilaveten TDÇI'nin Gerede'de kurulu Gerkonsan (Gerede Çelik Konstrüksüyon Teçhizat Fabrikalari Sanayi ve Ticaret A.S.) adli bir bagli ortakligi vardi. Ayrica Eregli Demir ve Çelik Fabrikalari T.A.S, Tüstas Sinai Tesisleri A.S., Keban Holding ve Ortaklari Demir Çelik Sanayii A.S., Mannesmann-Sümerbank Boru Endüstrisi T.A.S., Devlet Yatirim ve isçi Bankasi (simdiki Türkiye Kalkinma Bankasi), Taksan Takim Tezgahlari Sanayii A.S. sirketlerinde ortakti. TDÇI satislarini Karabük ve Iskenderun satis müdürlükleri ve yurdun çesitli bölgelerine yayilmis 23 Demir Tevzi Satis depolari araciligi ile yürütüyordu.

Elindeki bu imkanlarla TDÇI Türk piyasasinin dört köse,profil ve yuvarlak demir çelik ihtiyacinin %40-45 civarinda bir bölümünü karsiliyordu. Rakipleri ark ocaklari ile çalisan, ham madde olarak hurda demir ve çelik kullanan izabehaneler ile kütük kullanan haddehanelerdi. TDÇI'nin karsisinda, entegre baska bir rakip yoktu. TDÇI maden ocaklari isletiyor, mayi maden elde ediyor, bundan pik ve çelik ürünleri yapiyor, maden kömürünü koka çevistiriyor, sülfürik asit, süper fosfat, granüle cüruf, maden diregi, demiryolu malzemesi üretiyor, istenildigi taktirde çelik konstrüksüyon ve makine da imal ediyordu. TDÇI'nin kâr görmedigi alandan çekilme imkani da yoktu. Madenler isletilecek, bu madenler konsantre edilecek ve yüksek firinlarda kullanilacakti. TDÇI, Türkiye Kömür Isletmelerinin en iyi müsterisi olmaya devam edecekti. Devlet Demir Yollarinin zamlarini da sikayetsiz sineye çekmek zorundaydi. Bütün bunlari yaparken bünyesindeki sendikalarla iyi münasebetlerini devam ettirecek, önceki dönemlerde ise alinmis çok sayida elemanini, ise yeni eleman almayarak zaman içinde makul seviyelere indirmeye çalisacak, ayrica ithal ürünlerle ve özel sektörle rekabet edecekti.

Incelememizle ilgili olarak Karabük Demir ve Çelik Fabrikalari'ni ziyaret ettigimizde müessesenin teknik genel müdür muavini Güven Ergun beyle uzun uzun konusmak firsatini bulduk. Yine karsimizda son derece yetenekli bir idareci vardi. Müessesesini avucunun içi gibi bilen, alinmasi gereken tedbirleri çekinmeden söyleyen, uzun yillardan beri Karabük'te yasamaktan sikâyetçi olmayan ve genç mühendislerin yetismeleri için elinden geleni yapan bir mühendisle karsi karsiyaydik. Hiç degilse ben ve TDÇI'yi birlikte inceledigim Dr. Turgut Erdemli, KIT yöneticileri, KIT yönetimleri ve KIT problemleri  hakkinda yanildigimizi kabul etmek zorundaydik.

Ziyaret programlarimizda eski KIT genel müdürleri, ayni sahada üretim yapan özel sirketlerin yöneticileri de vardi. TDÇI için Colakoglu Metalurji Sanayinin yöneticilerinden Erol Karaçay'la bir görüsme yaptik. Bu görüsmede ark ocaklari kullanarak Karabük cinsi üretim yapan bir firmanin büyük demir çelik firmalariyla kolayca rekabet edebilecegini gördük. Bir defa binlerce isçi yerine yüzlerce isçi çalistirarak Karabük kadar üretim yapabiliyorlardi. Madencilik ve kömürcülük yapma zorunluluklari yoktu. TDÇI gibi çok gelismis sosyal tesislere, okullara Istanbul yakinlarinda kurulmanin verdigi avantajla, ihtiyaçlari yoktu. Satis teskilatlari TDÇI'de oldugu gibi yurt sathina yayilmis depolardan ve satis müdürlüklerinden meydana gelmiyordu. Ürünlerini istediklerine, istedikleri sartlarla satiyorlar, istedikleri teçhizat ve makineyi istedikleri yerden aliyorlardi. Teskilatlarinda madenciler, cevher hazirlamacilar, kömürcüler, makine imalâtçilari yoktu. Diger tesislerin ham madde sorunlari onlari hiç ilgilendirmiyordu. Kimse isçi sayisini arttirmak için politik baski yapmiyor, atamalar, isten çikarmalar hiçbir reaksiyona sebebiyet vermiyordu. Bütün bu faktörlerin etkisiyle Çolakoglu Metalurji 20 yil zarfinda çok modern, dis rekabet gücü yüksek  bir tesis yaratmaya muvaffak olmustu.

Ilk turlar bitip bütün ekip bir araya gelince hemen herkesin KITler hakkinda müspet izlenimlere sahip oldugunu gördük. Üst düzey yöneticilerini olumlu bulmuslar ve bunun yaninda gezdikleri tesisler de kendilerini büyüklükleriyle sasirtmislardi. Zaman geçip ziyaretlerimiz siklastikça ekipte hafif bir özellestirme aleyhtari hava belirmeye basladi. Konustugumuz yöneticilerin de tesirinde kalarak, önceleri KITlerin düzelmesi için özellestirmeden baska bir alternatif tanimayan ekip mensuplari simdi KIT reformlarinin iyi birer savunucusu olmuslardi. Ocak ayi basindan beri bizimle beraber çalismalara katilan alti Morgan Guaranty uzmani tutumumuzu hayretle seyrediyorlardi. Kevin Pinto, biraz da, Hindistan gibi devletin her yerde agirligini hissettirdigi bir ülkeden gelmenin avantajiyla olaya sempatik yaklasiyor, diger uzmanlar ise devletin iktisadi hayatta en az yer aldigi bir ülke çocuklari olarak tutumumuzu anlayamiyorlardi.

Hele David Bradley, Etibank ve MKEK dahil olmak üzere her seyin satilabilecegini iddia ettigi zaman harp çikacak zannettim. Nispeten uzun süren toplantilar sonucunda isler tatliya baglandi. Toplantilar kimsenin inancini degistirmemisti. Özellestirme isinin zor ve uzun vadede gerçeklesebilecegini gören uzmanlar, biraz da David Bradley'in inatla direnmesi karsisinda, raporlarini tam bir tarafsizlikla yazmayi kabul ettiler. Buna ragmen, raporlarinda problemleri lüzumundan fazla yogunlastiran, veya özellestirilme karari verilmemesi için durumu ümitsiz gösteren uzmanlarda olmadi degil.

Ocak ayinin baslarinda ben, Ahmet Arzan ve David Bradley DPT'nin ikaziyla ORHIM adli bir kurulus tarafindan Yalova'da özellestirme konusunda tertiplenen bir seminere katildik. Seminerde KITlerden çok sayida yönetici vardi. Bazi bakanlarin mesajlar göndererek özellestirmeden neler beklendigini açikladiklari bu seminerde konusmacilar genellikle özellestirme aleyhine konusmalar yaparak mevcut hukuki sistemle bu isin yapilamayacagini iddia etmislerdi. Bilhassa isçi kesimi temsilcilerinin özellestirmeye yaklasimlarinin son derece olumsuz oldugu yapilan konusmalardan anlasiliyordu.

DPT'nin tertipledigi KIT toplantilarina katilan bazi KIT yöneticileri bizi basina ve sendika temsilcilerine bu isin sorumlusu olarak tanitmislar ve neredeyse hedef göstermislerdi. Seminer sirasinda neredeyse halk düsmanlari olarak ilan edilecektik. Bu seminerde olayin kamu oyuna çok iyi anlatilmasi lazim geldigini  bir kere daha gördük. David Bradley bile, çok degisik kuruluslarin mensubu olan konusmacilarin etkisinde kalarak isin zorlugundan bahsetmeye basladi. 

Bütün bunlar olup biterken Ocak ayinin ortalarina gelmistik. Yavas yavas ziyaret programimizi tamamlamaya baslamis, bilgisayar programinda kullanacagimiz bilgilerin bir kismini temin etmis, sormayi unuttugumuz veya yeterli bilgi toplayamadigimiz bazi konular için de yeni bir anket formu dagitmistik. Ikinci anketin neticelerinin gelmesini beklemeden mali analizlere basladik. Mali analizler için Atilla Arslan'in büyük bir ustalikla Lotus'la hazirladigi  bilgisayar programini kullaniyorduk. Bu program, KITlerin bilançolarinda, ilerde açiklayacagim bazi enflasyon düzeltmeleri yapiyor daha sonra da düzeltilmis degerler üzerinden mali verileri degerlendiriyordu.

Bilgi toplama bizim için hiçte zor olmadi. KITlerin çogunun  dikkatle hazirlanmis yillik faaliyet raporlari vardi. Ayrica ziyaretlerimiz sirasinda temin ettigimiz bazi yayinlar ve dergiler de önemli kaynaklardi. DPT bize verdigi sözde durmus ve çalismaya dahil KITlerin yüksek denetleme kurulu raporlarini temin etmisti. Bu raporlari Istanbul'a getirebilmek için Ankara'ya bir kamyonet göndermek gerekti. Bir anda Istanbul'da KITlerle ilgili çok zengin bir kütüphane kurmus ve bu bilgi akisi altinda bogulma tehlikesi geçirmistik.

Aradan geçen kisa sürede 480 ayri ziyaret yapmistik. Ziyaret ettigimiz kisiler arasinda KIT yöneticileri, rakip özel fabrikalarin yöneticileri, çesitli üniversitelerin profesörleri, eski KIT genel müdürleri, KITlerin ürettigi ürünlerin benzerlerini Türk piyasasinda pazarlamaya çalisan ithalatçilarda vardi. Artik KIT raporlarini yazmaya baslayabilirdik.

Soru formlarinda oldugu gibi hazirlanan raporlar da birbirlerinin ayni olmadi. Ancak bir fikir verebilmek için en fazla kullanilan KIT rapor seklini asagida gösteriyorum:

1. KIT Hakkinda Genel Bilgiler
 1.1 Hukuki Durum
 1.2 KIT'in Ana Faaliyet Alani
 1.3 Müesseseler, Bagli Ortakliklar, Ortakliklar, Istirakler
 1.4 Organizasyon
 1.5 Üretim tesisleri ve Ürünler
 1.6 Yillik Satislar
 1.7 Is Gücü
 1.8 Devam Etmekte Olan ve Planlanan Yeni Yatirimlar
 1.9 Mali Bilgiler

2. KIT Analizi
 2.1 Türkiye'de Pazarin Gelismesi
 2.2 Dünyada Pazarin Gelismesi
 2.4 Çalisma Neticeleri, Prodüktivite
 2.5 Ürünlerin Kalitesi
 2.6 Satislar ve Üretim
 2.7 Ihracat
 2.8 Üretim ve Teknoloji
 2.9 Sosyal, Politik ve Stratejik Analiz

3. Mali Analiz
 3.1 Kâr-Zarar Hesaplari Analizi
 3.2 Bilanço Analizi
 
Bu 50-60 sayfalik, ama her satirinda çok önemli bilgiler olan raporlarin son seklini almasi bizleri epeyi oyaladi. Ocak ortalarinda baslayan aktivite Mayis baslarina kadar devam etti. Morgan Bank sektör uzmanlarindan gelen bilgiler, Mart ayindan sonra KITlerin yayinlamaya basladiklari yeni bilançolar, özel sektör tesislerindeki gelismeler bu raporlarin devamli revize edilmesine sebep oluyordu. Raporu  KIT'ten sorumlu olan uzman kaleme aliyor, yöneticisiyle birlikte tekrar gözden geçiriliyor daha sonra Morgan Guaranty uzmanlariyla tartisiliyordu. Ayrica tüm rapor son seklini almadan önce bütün proje grubunun katildigi bir toplantida tartisiliyor ve böylece diger KITlerin tetkiki sirasinda ortaya çikarilmis bazi hayati bilgilerin veya analizlerin raporlara girmesi saglaniyordu. Çalisma atmosferi çok rahat ve hatta neseliydi. Uzmanlar, Morgan Bankasi uzmanlariyla çok iyi kaynasmislar ve aralarinda bir yakinlik dogmustu. Çalismanin ilk baslarinda oldugu gibi degisiklik istekleri asiri reaksiyonlara sebep olmuyor, daha serinkanli biçimde problemlere yaklasilabiliyordu. KIT mali analizlerini yaptigimiz Lotus programiyla da artik çok iyi geçiniyor, Atilla Arslan'in ögretmenliginde kisisel bilgisayar becerimiz hizla artiyordu. Diger ekiplerde ayni sekilde islerini gecikmeden tamamlayip ellerindeki derlenmis bilgileri birinci DPT toplantisinda kullanilacak raporun hazirlanmasi için Morgan Bankasina teslim ettiler.

Birinci Master Plan Toplantisi


© Dundar Aytar, dundaraytar@yahoo.com