Birinci Master Plan Toplantisi
Master Planla ilgili ilk toplanti 30 ocak 1986 tarihinde DPT'nin büyük toplanti salonunda yapildi. Toplantiyi o siralarda Özellestirmeden sorumlu Devlet Bakani olan Sn. Vehbi Dinçerler yönetiyordu. DPT teskilatini Müstesar yardimcisi Ercan Yülek, MAG baskani Dr. Dogan Yörükhan, proje koordinatörü Ihsan Kavsat ve proje grubu üyeleri temsil ediyordu. Projenin danisma kurulu üyeleri, KIT yetkilileri, Dünya Bankasindan Sven Hegsted ve bir baska uzman toplantiya katilmislardi. Morgan Guaranty Rodney Wagner baskanliginda Terry Eccles, Alan Lowe, David Bradley, Cengiz Israfil, Kevin Pinto ; biz, TSKB, Kidemli Genel Müdür Yardimcisi Ibrahim Öngüt, Genel Müdür Yardimcisi Aykut Usman, proje sorumlusu olarak ben, Ahmet Arzan; Price Waterhouse Yüksel Nedim Yalçin, Atilla Gökaydin ve Ahmet Müderrisoglu, Yatirim Finansman Zeki Döslüoglu ve Sinai Yatirim ve Kredi Bankasiysa Yasar Findikçioglu tarafindan temsil ediliyordu.
Toplanti sirasinda sadece Morgan ekibi mensuplari konusacakti.
Konusmalarini son derece ciddi bir biçimde hazirlamislardi. Takdim sirasinda kullanacaklari göreysel malzeme büyük masraflarla New York'ta üretilen slaytlardan meydana geliyordu. Bu slaytlar takdim konusmalarinin ve ilerde yayinlanacak olan raporlarin bel kemigini teskil ediyor, verecekleri mesajin çarpici olmasini ve akilda kalmasini sagliyordu. Bundan sonraki takdim toplantilarinda ve nihai toplantilarda ayni metot basariyla uygulandi. Her ekip mensubu kendisine ayrilan zamana titizlikle uyuyor, ve tahsis edilen zamani asma tehlikesine karsi bir uzman saat tutuyor ve gerekirse konusma temposunun artirilmasi için konusmaciyi belli isaretlerle ikaz ediyordu. Toplantinin baslamasindan bir saat önce toplanti salonuna gelinerek kullanilacak cihazlar ve gösterilecek slaytlar kontrol edilmis her seyin hatasiz olmasina da özen gösterilmisti. Toplantida dagitilacak olan ilk rapor Amerika'da çogaltilarak Ankara'ya getirilmisti. Bütün bu hazirliklarin yapildigi siralarda KIT çalismalarinda hizla devam etmekte oldugu düsünülürse Morgan Bankasinin bu ise Amerika'da da büyük bir kadro ayirmis oldugu ortaya çikar.
Ara toplantinin amaci yapilan projede kullanilacak olan metodolojiyi anlatmak ve o güne kadar yapilan isler hakkinda bilgi vermekti. Mr. Wagner'in kisa bir açilis konusmasindan sonra Terry Eccles projenin ana hedeflerini anlatarak esas mevzua girdi. Proje çalismalarina Türk Hükümeti'nin özellestirme beklentilerinin tespiti ile baslanmisti. DPT'nin öngördügü sekilde özellestirmeye mani engeller arastiriliyor, politikalarin olusturulmasina çalisiliyor; ana özellestirme faktörleri tanimlanmasi, KITlerin analiz ve siniflandirmalari, Menkul Kiymetler Borsalari hakkinda görüslerin tespiti, iç ve dis yatirimcilarin özellestirmeye karsi takindiklari tavirlar üzerinde de ciddiyetle duruluyordu. Hukuki incelemeyle muhasebe sistemleri konulu arastirmalarda hizla ilerliyordu. Bu çalismalarin isiginda özellestirme harekat plani ve tahmini zamanlamasi da yapilacakti.
Daha sonra Terry hedeflerin tespiti için yapilan anketin sonuçlarini anlatti. Anket 26 yöneticiye gönderilmis, bunlardan 20 tanesi sualleri cevaplandirmis, alti kisiden de cevap alinamamisti. Yapilan bilgisayar analizleri neticesinde özellestirme hedefleri, yetkililerce önem derecelerine göre
söyle siralaniyordu:1. Serbest piyasa kosullarinin ekonomimizin gelismesine katkida bulunmasinin saglanmasi,
2. Randiman ve prodüktivitenin yurt düzeyinde artirilmasi,
3. Üretilen mallarin kalitelerinin, miktarlarinin ve ürün çesitliliginin artirilmasi,
4. Yurt içinde hisse sahibi kisilerin çogaltilmasi,
5. Menkul Kiymetler Borsalarinin gelismelerinin saglanmasi,
6. KITlere saglanan hazine desteginin azaltilmasi,
7. KITlerin monopol fiyat uygulamalariyla sebebiyet verdikleri dolayli vergilendirmeye son verilmesi,
8. Hükümetin KIT idareciligiyle ugrasma yerine esas görevlerine daha fazla zaman ayirabilmesi,
9. Yeni teknoloji ve yönetim metotlarinin tatbikinin saglanmasi,
10. Çalisanlarin ortak edilerek is gücü randimaninin artirilmasi,
11. Sanayi mülkiyetinde özel sektörün payinin artirilmasi,
12. Dis ülkelerle olan ekonomik ve politik iliskilerin yabanci ortakliklar yoluyla güçlendirilmesi,
13. Mevcut yatirimlarin gelirlerinin yükseltilmesi,
14. Devlete gelir saglanmasi.Cevaplarin analizleri en önemli hedefin endüstriyel tesislerin randimanlarinin artirilarak ekonomide hizli bir gelisme temin edilmesi oldugunu gösteriyordu. Hedeflerin ilk üçü bu konu ile ilgiliydi. Ikinci önemli hedef menkul kiymetler borsalarinin gelismesiydi. Diger hedeflerin hiç biri yöneticiler tarafindan bu iki ana hedef kadar önemli bulunmamisti. O günden bugüne, bu ana hedeflerin degismedigini görüyoruz. Özellestirme islemleri yapilan KIT tesislerinin ilerki yillarda yeni yatirimlarla modernlesecekleri, randimanlarinin yükseltilecegi ve halka hisse senedi arz ederek Istanbul Menkul Kiymetler Borsasinin gelistirilecegi her özellestirmeden sonra beyan edilmis ve özellestirme anlasmalarina bunlari gerçeklestirecek maddeler konulmustur. En az bes yil sonra arzulanan hedeflere ulasilip ulasilamadigini hep birlikte görecegiz.
Terry'nin konusmasinin bitiminde Vehbi Dinçerler hedefler hakkinda bazi anlamli sorular sordu. Bu toplanti çogumuzun Vehbi Beyle ilk müsterek toplantisiydi. Vehbi Bey hakkinda düsüncelerimiz Milli Egitin Bakanligi sirasinda gazetelerde okuduklarimizdan kaynaklaniyordu. Hatta toplantiya katilacagi haberi herkes tarafindan endiseyle karsilanmisti, herkesi azarlayip toplantiyi gergin bir ortama sokacagini tahmin ediyorduk. Halbuki karsimizda iyi Ingilizce konusan, otoriter ve meseleleri çabuk kavrayan bir bakan vardi. Tekliflerin degerlendirilmesine, kontrat müzakerelerine ve bundan evvelki sektör çalismalarina istirak etmemesine ragmen isin özünü kolayca anlamisti, çok mantiki sualler soruyor, problemleri ve hükümet görüsünü gayet açik bir tarzda ortaya koyuyordu.
Vehbi Bey'den sonra Terry'ye sual soran pek olmadi. Toplantinin ikinci bölümünde David Bradley KIT analizlerinde kullanilan metodoloji hakkinda izahat verdi. David konusmasinin basinda KITler hakkinda bir takim degerleri vererek Türkiye'de KITlerin önemini vurguladi. Türkiye'deki sabit yatirimin %35.5'i KITlere aitti. 1983'te Türkiye'de KITler katma degerin %18.7'sini yaratmislardi. Sabit yatirimlarina oranla bu düsük katma deger KITlerin randimansizliginin bir belirtisiydi. Çalismaya dahil KITler arasinda dokuz KIT toplam gelirin %70'ini sagliyor, toplam çalisanlarin %70.5'ini bünyelerinde bulunduruyorlardi. KIT siniflandirmasinda ilk belirlemelere göre dört ayri kategori kullanilacakti: a- Hemen satilabilecekler, b-Modernizasyon sonrasi satilabilecekler, c- KIT olarak devam edecekler ve d- Kapatilmasi gerekenler. Kapatma lafi toplantida hiçte hos karsilanmadi. Kullanilan kelimeye itiraz edenlerin sayisi fazlaydi. Vehbi Dinçerler münakasalari uzatmadan ustaca kesip David Bradley'in konusmasina devam etmesini istedi. David'in ikinci anlatacagi konu KIT analizlerinin metodolojisiydi.
KIT analizlerinin esaslarini tespit etmek her bakimdan zor olmustu. Çok çesitli alanlarda faaliyet gösteren KITlerin hepsine birden uygulanacak bazi degerleme kriterlerinin tespiti gerekliydi. Bu kriterlerin de degerlendirmeyi yapan uzmanin objektif bir sekilde karar vermesini temin edecek sekilde seçilmesi lazimdi. Bu düsünceden hareketle degerlendirmede üç ana kriter belirlendi. Bu kriterlerden birincisi "Ekonomik basari olanaklari", ikincisi " Yatirim ihtiyaci", üçüncüsü de "Sosyal ve stratejik faktörler" olarak adlandirilmislardi.
Asagidaki tabloda her kriter ve bu kriterleri degerlendirmekte kullanilan faktörler gösterilmistir:
1. Ekonomik Basari Olanaklari
1.1 Rekabet Gücü
1.1.1 Devletin sagladigi maddi destek
1.1.2 Gümrük, fon ve kotalarla gerçeklestirilen koruma
1.1.3 Fiyat kontrollari
1.2 Pazar
1.2.1 Iç pazarda beklenen gelisme
1.2.2 Dis pazarda beklenen gelisme
1.3 Üretim Verimliligi
1.3.1 Ürünler veya hizmetlerin kalitesi
1.3.2 Maliyetlere göre rekabet gücü
1.3.3 Sabit tesislerin durumu
1.3.3.1 Tesislerin yasi
1.3.3.2 Kullanilan teknoloji
1.3.3.3 Üretim kapasitesinin ekonomik ölçeklere uygunlugu
1.3.3.4 Kullanilan ham maddenin uygunlugu
1.3.3.5 Pazarlara ve ham madde kaynaklarina yakinlik
1.3.4 Kapasite kullanim oranlari
1.4 Yarattigi Kâr
1.4.1 Enflasyona göre düzeltilmis kârlilik
1.4.1.1 Sabit fiyatlarla gelir
1.4.1.2 Stok degerlerinde enflasyon düzeltilmesi
1.4.1.3 Borç ve alacaklarin enflasyon nedeniyle kârliliga tesirinin düzeltilmesi2. Yatirim Ihtiyaci
2.1 10 yillik yatirim ihtiyaci
2.2 Net nakit girisinden yatirim harcamalarinin fazla oldugu yil sayisi3. Sosyal ve Stratejik Faktörler
3.1 Devletçe KIT'e verilmis sosyal görevler
3.2 Gelismekte olan yörelerde kurulu fabrikalar
3.3 Özellestirmenin yogun issizlige yol açacagi fabrikalar
3.4 Milli Savunma teçhizati üreten tesisler
3.5 Ithal ikamesi saglayan tesislerEkonomik Basari Olanaklari
"Ekonomik basari olanaklari" adi altinda toplanan faktörler herhangi bir konuya yatirim yapmaya istekli yatirimcilarin cevaplarini aradiklari evrensel suallerdir. Bir yatirimci yatirim yaptigi tesisin ürünlerinin hiçbir destege, korumaya ihtiyaç duymadan kolayca gelisen pazarlara arz edilmesini ister. Tesisin ürettigi ürünlerin de uluslararasi standartlara uygun olmasi gerekir. Kullanilan teknolojinin rekabete imkan veren ve kisa bir sürede demode olmayacak bir teknoloji olmasi, kurulus yerinin ekonomik isletme kosullarini saglamaya uygunlugu, tesisin üretim kapasitesinin tümüne yakin bir düzeyde üretim yapabilmesi de aranan kosullar arasindadir.
Hakiki Kârlilik
Bir yatirimci için yukarda sayilanlardan daha da önemli konu kârdir. Gelir tablolarinda bir tesisin isletme performansini en iyi faaliyet kâri gösterir. Net kâr sirketin ödedigi vergiler ve faiz giderlerinden etkilendiginden performansin ölçülmesi yönünden iyi bir gösterge degildir. KITlerin geçmis yillarda devletten çok düsük faiz oranlariyla kredi kullandiklari bilinmektedir. Kaldi ki faizlerin bazen aktiflestirilip bazen de gider hesaplarina kaydedilmesi net kârliligi degistirebilir. Ayrica sirketler, hissedarlarin isteklerine uygun bir biçimde sermaye arttirimi yaparak tamamen kendi öz kaynaklarini kullanip faiz ödemeyebilirler. Halbuki faaliyet kâri satis geliri ile satis maliyeti arasindaki farktir. Bir tesis randimanli ve düsük maliyetlerle çalismis ve malini istedigi gibi satmissa faaliyet kâri yüksek olacaktir. Bu tesisin faaliyet kârinin trendi de önemlidir. Son birkaç yilda faaliyet kârinin devamli artmasi tesisin iyi durumda oldugunu gösterir.
Türkiye gibi enflasyon oraninin yüksek oldugu ülkelerde mali verilerin analizini yapabilmek için bazi düzenlemeler yapmak sarttir. Satis düzeyinin hiç artmadigi ve hatta azaldigi hallerde bile enflasyonun etkisiyle yükselen satis fiyatlari, satis gelirlerini, bir önceki yila göre daha yüksek seviyelere ulastiracaktir. Hakiki trendleri görebilmek için TL degerini sabitlestirmek, geçmis yillara ait gelir-gider tablolariyla bilançolari bu sabit degere göre yeniden hesaplamak lazimdir. Sabit TL'nin tespitinde resmi toptan esya fiyatlari endeksi kullanilabilir. Sabit TL'ye göre yapilan trend analizleri gerçegi ortaya koyacaktir.
Yüksek enflasyonun egemen oldugu ortamlarda faaliyet kârina tesir eden önemli bir konu da stoklarin degerlendirilmesinde kullanilan metottur. Yilin ilk baslarinda yilin sonuna göre daha düsük maliyetlerle üretilen bir ürünün yil sonu fiyatlariyla satilmasi gelirleri suni olarak sisirir. Enflasyonist ortamlarda envanter degerlendirilmelerinde "son giren ilk çikar" prensibinin bu mahsuru ortadan kaldirdigi bilinir. Stok degerlendirilmelerinde "son giren ilk çikar" prensibinin tatbiki, faaliyet kârinin daha realist bir biçimde hesaplanmasina imkan verecektir.
Yine enflasyonist ortamlarda sirketlerin borç ödeme ve borç tahsilatlarinda izledikleri politikalar faaliyet kârina yansir. Sirketin borçlarini, eger o borçlara enflasyon oranindan daha düsük faiz tatbik ediliyorsa, mümkün oldugu kadar geç ödenmesi parasal bir kazanç saglayacaktir. Ayni sekilde enflasyon oraninda faiz tatbik etmedigi alacaklarinin pesinden gitmemesi de bir kayba sebebiyet verecektir.
Bütün bu düzeltmelerin yapilmasindan sonra sirketin son yillarda kârlilik durumunda meydana gelen degisiklikleri sihhatli bir sekilde incelemek mümkün olmaktadir. Bu neticelerden hareketle sirketin sihhatli bir sekilde gelisip gelismedigi hakkinda bir fikir sahibi olunabilir.
Yatirim Ihtiyaci
Özellestirme islemlerine önemli ölçüde etki yapmasi beklenen bir faktör de tesisin önümüzdeki on yil zarfinda yapmak mecburiyetinde oldugu yatirimlardir. Tesisin makine parkinin fiziki durumu, pazar payini koruyabilmek veya ekonomik büyüklüge ulasabilmek için kapasite artirma mecburiyeti, yeni ürünler ve teknolojinin demode olmasi gibi nedenlerle, her yil, normal bakim ve onarim faaliyetleri disinda yeni yatirimlar yapilmasina ihtiyaç vardir. Nispeten modern teknolojiye ayak uydurabilen, üretim kapasitesinin tümünü kullanmayan bir tesiste bu yatirimlar küçük olabilecegi gibi artik ekonomik büyüklügü rekabet yapmaya imkan vermeyen, kapasitesinin tümünü kullanmasina ragmen talebi karsilayamayan ve pazarini küçültmek zorunda kalan, yogun çevre koruma önlemlerine ihtiyaç gösteren ve acil olarak kullandigi teknolojiyi modernize etmek mecburiyetinde olan tesislerde yapilacak yatirim tutari çok büyük meblaglara ulasir. Bir yatirimci için sahip oldugu tesise yatirim yapmak dogal bir olaydir. Ancak yapilmasi gereken yatirimin tesisin yaratacagi fonlarla karsilanamamasi halinde taze paraya gereksinme vardir. Özellestirme sirasinda bu durumda bir fabrika satin alacak bir yatirimci tesisin bedeline ilave olarak yapmasi gereken taze para yatirimlarini da hesaba almak zorundadir.
Sosyal ve Stratejik Faktörler
Sosyal ve stratejik faktörler de önemlidir. Bazi KITlerin asli görevleri bazi sosyal hizmetleri yerine getirmektir. Bu görevlerin ifasi sirasinda zararlari devlet hazineden karsilamaktadir. Kurulusun özellestirilmesinden sonra ayni tip hizmet veya ürünlerin zamli fiyatlardan pazarlanmasi politik bazi problemlere sebebiyet vereceginden, devlet, bu tip kuruluslari özellestirmek istemeyebilir. Sirf istihdami artirmak veya sanayi girisimciligine önderlik etmek için kalkinmakta olan yörelerde kurulu tesislerin de özellestirilmesi zor bir olaydir. Devletin her iki durumda da kuruluslarin yeni maliklerini destekleyecek sistemler gelistirmesi ve belki de belirli kârlari garanti etmesi gerekecektir. Çesitli iktidar dönemlerinde isçi deposu haline getirilmis bazi KITlerin özellestirilmelerinin çok sayida isçinin isini kaybetmesine sebep olacagi kesindir. Bu tip kuruluslar da özellestirilmesi zor ve yatirimcilarin ilgi duymayacagi kuruluslardir.
Stratejik amaçli teçhizat üreten kuruluslarin da özellestirilmesi istenmeyebilir. MKEK gibi ordunun ihtiyaç duydugu silah ve teçhizati üreten tesislerin özellestirilmeleri birçok ülkede mümkün olmussa da bazi ülkelerde bu cins tesisler kamunun mülkiyetinde kalmistir. Bor madenleri gibi Türkiye'nin dünya rezervlerinin önemli bir bölümüne sahip oldugu madenlerin isletilmesi de siyasi bir tercih olarak özellestirme disinda tutulabilir. Bazi KITler tamamen ithal ikamesiyle görevlidirler. Bu KITlerin çalistirilmamalari halinde Türkiye'nin ihtiyaci dis piyasalardan karsilanacak ve olaganüstü durumlarda, problemlere sebebiyet verecektir.
Yukarda özetlenen tüm faktörlerin özellestirme analizleri sirasinda dikkate alinmasi gerekmekteydi. Yatirimcilarin hemen ilgi duyabilecekleri, veya bir takim degisikliklerden sonra satin almayi isteyebilecekleri KITlerle hiç ilgi duymayacaklari KITlerin tespiti programin gelecegi açisindan önemli bir husustu.
David'in epeyi uzun süren konusmasinda açikladigi konular sadece siniflandirma metodolojisiyle ilgiydi. Hangi KIT'in ne gibi özellikleri olduguna hiç deginmemisti. Buna ragmen KITleri siniflandirmak için kullanilan satilabilir, satilamaz , kapatilabilir gibi siniflandirmalara dogal olarak büyük itirazlar geldi. Hiçbir yönetici siniflandirma ne sekilde yapilirsa yapilsin, kendi KIT'inin satilamayacak kadar demode, kârsiz veya sosyal problemlerle iç içe yasadiginin kabul etmek istemiyordu. KITlerden bazilarinin kapatilacaklar sinifinda olabilecegini duymaya hiç tahammülleri yoktu. Siniflandirmalarin dayandigi mantiki sebepleri görmezlikten gelememelerine ragmen bu basliklar altinda siralanmaya itiraz ediyorlardi.
Bu toplantida Etibank Genel Müdürü Muammer Öcal genellikle özellestirmeye, bilhassa Etibank'in özellestirmesine karsi çikan bir konusma yapti. Bor madenlerinin yabanci tekellerin eline geçmesi halinde Türkiye'nin önemli bir avantajini yitirecegini, uzun bir süreden beri yabanci tekellerle yaptiklari mücadeleyi yeni yeni kazanmaya basladiklarini ve Bor minarellerinden yakin bir gelecekte büyük kârlar saglayacaklarini anlatti. Etibank'in zengin madenler yaninda bazi marjinal madenleri de islettigini anlatan Öcal, özellestirme gerçeklestigi taktirde bu marjinal madenlerde çalisanlari issizligin bekledigini söyledi. Muammer Öcal'in Etibank'in özellestirilmesini istemedigini arkadaslarimiz yapilan görüsmelerde anlamislardi. Bazi önemli bilgileri vermek istemiyordu. Bu bilgilerin uluslararasi tekellerin eline geçeceginden korkuyordu. David'se borlar dahil Etibank'in her seyinin özellestirilebilecegine inaniyordu. Bor minerallerinin artik stratejik bir madde olmadigini, roket yakitlarinda meydana gelen gelismelerin ve yeni buluslarin borlarin önemini azalttigini bu nedenle bor madenlerinin krom madenlerinden farkli olmadiklarini anlatmaya çalisti.
Toplantinin bundan sonraki bölümünde Cengiz Israfil Menkul Kiymetler Borsasi konulu çalismasini anlatti. Kendisinden konusmasini Türkçe yapmasi istendiginde kibarca Ingilizce konusmayi tercih ettigini belirtti. Cengiz Israfil'in çalismasinin hedefleri KITlerin özellestirilmelerinin borsa araciligiyla gerçeklesme olanaklarini arastirmak ve bu hisse senetlerini borsada kolaylikla satabilmek için gerekli düzenlemelerin neler oldugunu tespit etmek olarak özetlenebilir. Cengiz Israfil'in tespitlerine göre 1986 basinda Türkiye'de borsada islem gören hisse senedi miktari tüm hisse senetlerinin %1'inden daha düsüktü. Borsanin islem hacmi ise Nijerya, Venezüella ve Kore borsalarindan daha küçüktü. Hisse senetlerine olan ilgisizligin nedenlerini ise borsada hisse senetleri kote olan sirket sayisinin 20 civarinda olmasina, hisse senedine dayali yatirim fonlarinin kurulmamasina, hisse senedi piyasasina canlilik getirebilecek Sosyal Sigortalar, Emekli Sandigi ve Bagkur gibi ellerinde nakit olan kuruluslarin banka ve devlet bonolarina yönelmelerine ve borsayi tamamen dislamalarina, sigorta sirketlerinin borsaya hiç girememelerine, devlet ve özel sektör tahvilleri getirileriyle mevduat faizlerinin getirilerinin yüksekligine bagliyordu. Ayrica hisse senedi almaya ilgi olsa dahi borsada yeterli hisse senedi yoktu. Sirketler uzun süredir enflasyon oraninin altinda faizlerle kredi temin etmeye ve ihtiyaçlarini bu yolla karsilamaya alismislardi. Borsa araciligiyla finansman ihtiyaçlarini karsilamayi düsünmüyorlardi. Bütün bunlarin neticesinde Istanbul Menkul Kiymetler Borsasi, 1986 yilinin baslarinda, önemli özellestirme islemlerinin basarilmasinda yardimci olabilecek durumda degildi.
Gelismekte olan diger ülkelerdeki durumu da Kevin Pinto anlatti. Basarili bir borsa için sakin bir politik ortam, gelismeye yönelik, istikrarli makro ekonomik politikalarin tatbiki, hisse senetleri için yeterli arz ve talep, sirketler hakkinda bol ve dogru bilgi, diger tasarruf yöntemlerine göre vergi yükünün fazla olmamasi, yeterli sayida banka ve bankerlik kuruluslarinin borsayla ilgili islemleri yapmalari ve yatirimcinin korunmasi elzemdi. Borsada islem görebilecek kifayetsiz hisse senedi sayisi, sirketler hakkinda zor bilgi saglanmasi, hisse senedi alim satimiyla ugrasan yetersiz sayida sirketler nedeniyle yedi faktörün üçünden Türkiye zayif aliyor, diger faktörlerse olumlu bulunuyordu. Borsada islem gören hisse senedi sayisinin KITlerin özellestirilmesi ve halka açilan aile sirketlerine saglanacak bir takim vergi avantajlariyla artirilabilecegi, saglam uluslararasi muhasebe kurallarinin tatbiki ve bu bilgilerin belirli araliklarla yayinlanma mecburiyetinin bilgisizlige son verecegi,borsa bankerlerinin ve bankalarin hisse senedi alis verisinde karsilastiklari bazi formalitelerin ortadan kaldirilmasiyla profesyonel sayisinda artma olacagi iddia ediliyordu. Azinlik hisselerine yeni haklar saglanmasi, sirketlerle ilgili bilgilerin kamuya açiklanma mecburiyeti de yatirimcilari koruyacak tedbirler olarak Kevin tarafindan açiklaniyordu. Kevin, diger gelismekte olan ülkelerin borsalari hakkinda da bazi bilgiler vererek konusmasini bitirdi.
Cengiz Israfil ve Kevin Pinto'nun konusmalari ilgiyle dinlendiyse de fazla soru soran olmadi.
Terry Eccles son olarak bundan sonra yapilacak toplantilarda yeni siniflandirmalar, borsanin gelismesi için öneriler, hukuki düzenlemeler, KIT muhasebe sistemleri, yatirimci tercihleri, özellestirme politikalari hakkinda görüsler ve harekat planlarini takdim edeceklerini anlatti. Vehbi DInçerler de siniflandirmalarla ilgili birkaç söz söyleyerek toplantiyi bitirdi.
Toplanti Amerikalilarin ve bizim umdugumuzdan iyi gitmisti. Metodoloji konusunda büyük bir itirazla karsilasmamistik. Bu metodolojiye uygun olarak raporlarimiz yazmaya devam edebilirdik. Seçilen dört klasifikasyon ise kimsenin hosuna gitmemisti. Bu klasifikasyonlarin yeniden tespit edilmesi sartti. Borsa ve sermaye piyasalari hakkinda söylenenler pek ilginç bulunmamisti ama baska söyleyecek bir sey yoktu. Genellikle KIT yöneticileri birkaçi hariç, sessiz kalmayi tercih etmislerdi. DPT'ciler toplantidan memnun görünüyorlardi. Takdim çok profesyonelce yapilmis ve ise yarar dokümanlar dagitilmisti. Ankara Üniversitesinden bir ögretim görevlisi teknik tartismalara girmek istemis ama basarili olamamisti. Vehbi Dinçerler konusmalari büyük bir ilgiyle dinlemis, tartismalara aktif olarak katilmis ve özellestirmeye olan inancini birkaç kere tekrarlamisti.
TSKB'liler olarak bizler huzurluyduk. Yiginla veri arasindan ise yarayan bilgiler toplanmis ve bu bilgilerden yararlanarak mantiki neticeler çikarilmasina yardimci olmustuk. Morgan, KITlerin degerlendirilmeleri için pratik ve geçerli bir sistem olusturmus ve saatler, günler sürebilecek monoton mali analizleri dakikalarla ifade edilebilecek sürelerde yapmaya baslamistik. Mali neticelerden enflasyon etkilerinin temizlenmesi metodunu ögrenmekte bizim için önemliydi. Son derece yüksek enflasyon yasayan Meksika'daki tecrübelerinden istifade ederek, Morgan, ilk defa Türkiye'de bu tip bir sistem uygulamisti. Sabit TL degerlerinden hareket edince kâr etmis gibi görünen nice KIT'in aslinda zararda oldugunu görebiliyorduk. Bu sistemin özel sektör firmalarina uygulanmasi halinde farkli sonuçlar beklemiyorduk. Özel sektör firmalari arasinda da birçogu yillik mali tablolarinda kâr etmis gibi gözükmekle beraber zarardaydilar. Bu metodun gelistirilmesi, yaygin olarak uygulanmasi Türkiye'nin yararina olacakti. Ne yazik ki, TSKB dahil, hiçbir kurulus bu metotla ilgilenmedi. Özellestirme Master Plani'nin bir yan ürünü olan bu metot, kanimca erken uyari sistemi olarak kullanilabilecekken, ilgisizlik yüzünden unutuldu gitti.
Morgan ayrica, bize, çok güzel bir sirket degerlendirme sistemini de ögretti. Genellikle sirket degerlendirmelerinde
kullanilan sistem bilanço analizleriydi. Bilançolarin ne kadar hakikati aktardigi bir yana birakilsa bile mali bilgiler geçmis hakkinda bilgi içerir, gelecege dönük arastirma yapma imkanini pek saglamaz. Halbuki Morgan sisteminde pazar, pazarin gelismesi, teknolojik durum ve rekabet gücü bir firmanin degerlendirilmesi açisindan önem kazaniyordu. Degerlendirme sisteminde kullanilan veriler de toplanmasi çok zor olmayan verilerdi. Ancak, bu sistemi tatbik edecek kisilerin uzmanlik düzeylerinin yüksek olmasi ve degerlendirmeyi yapacak uzmanlarin dis dünya ile temasta olmalari sartti. Özellestirme Master Plani'nin hazirlanisi sirasinda mevcut tesislerin pazar durumlarini, teknolojik seviyelerini ve rekabet güçlerini gelismis ülkelerdeki benzerleriyle karsilastirma imkanini elde ettik. Gerekli verilere ulasildigi taktirde, hizla yapilan bir analizle, herhangi bir sirketin yurt içinde ve disindaki basari sansini görmek kabildi.TSKB hesapta olmayan büyüklükte bir teknoloji transferi gerçeklestirmis ve modern analiz metotlarinin sahibi olmustu.
Ikinci Master Plan Toplantisi Hazirliklari
© Dundar Aytar, dundaraytar@yahoo.com