Ikinci Master Plan Toplantisi 

Ikinci toplanti 2 Nisan 1986 tarihinde  DPT toplanti salonunda yapildi. Toplantiya yine Vehbi Dinçerler baskanlik etti. Birinci toplantiya kiyasla bu toplantiya KITler daha yüksek düzeyde  ve daha kalabalik heyetlerle temsil ediliyorlardi.

Morgan Bank tüm uzmanlariyla, biz, SYKB, Yatirim Finansman ve Muhas mutat kadrolarimizla salonda yerimizi almistik. Toplantiyi yine Rodney Wagner açti. Kisa bir giris konusmasindan sonra sözü Terry Eccles'a verdi. Terry'nin açiklamasina göre toplantida asagida gösterilen konular görüsülecekti:

- Özellestirme Metotlari,
- Muhasebe sistemleri,
- Hukuki ve Sosyal Problemler,
- KIT Siniflandirmasi,
- Menkul Kiymetler Pazari,
- Sonuç ve Öneriler.

Türk Özellestirme programinin ana hatlarini belirleyen bu konulari burada, toplantiya katilanlara anlatildigi, gibi detayli olarak anlatmakta yarar var.

Özellestirme Metotlari

Özellestirme operasyonlarinda en basarili metot mülkiyetin el degistirmesidir. Bir KIT'in tüm mülkiyeti Amerika ve Avrupa'da moda oldugu gibi çalisanlara veya yöneticilere,  Menkul Kiymetler Borsalari araciligiyla Türk ve Yabanci tasarrufçulara veya yerli, yabanci sirketlere satilabilir. Özellestirme sayilamayacak bazi özel çözümlerle de KITlerde düzenlemeler yapilabilir.

KIT'in Yöneticilere Satilmasi

Bir KIT'in yöneticiler tarafindan satin alinmasi ancak bu satisi finanse etmeye hazir bankalarin mevcudiyetiyle gerçeklesebilir. Bankalar, yönetimde muvaffak olmus, kârli ve nakit akimi borç ödemeye imkan veren, teknolojisi modern ve gereginde satilabilir, üretimle direkt ilgisi olmayan bazi varliklara sahip bir firmanin satin alinabilmesi için  firmayi bu duruma getiren ve mali olanaklari kisitli yöneticilere, bilhassa Amerika'da, genis kredi olanaklari saglamislardir. Yöneticilerin de satis bedelinin bir kismini kendi kaynaklarindan ödemeleri istenir. Amerika ve Avrupa'da basarili yöneticilerin yil sonunda çalistiklari sirketin hisse senetlerini özel fiyatlarla alma haklari vardir. Hisse senetlerini hemen elden çikarmadiklari taktirde bir süre sonra yöneticilerin elinde hatiri sayilir miktarlarda hisse senedi birikmektedir. Bu ülkelerde maaslar ve ikramiyeler de önemli tasarruflara imkan verecek düzeydedir. Iste hisse senetleri ve yöneticilerin tasarruflari ve diger servetleri kredi kullanma sarti olarak ileri sürülen satis bedelinin belirli bir yüzdesini yöneticilerin ödemesine kafi gelmektedir. Bizde ne bu tip satislari finanse edecek cesarette banka ne de teorik olarak sermaye birikimine sahip KIT yöneticisi oldugundan bu metodun uygulanamayacagi asikârdir. Halbuki herhangi bir sirketin sahibi olan yöneticilerin o sirketi azami kârli duruma getirmeleri sirkete yabanci kisilerin ayni basariyi kazanmalarindan daha kolaydir. Bu metot tatbik edilebilse bazi tesislerimizde çok büyük degisiklikler gerçeklestirilebilirdi.

KIT'in Çalisanlara Satilmasi

Bir KIT'in o KIT'te çalisanlara satilmasi da gelismis ülkelerde görülen, basariyla tatbik edilmis özellestirme metotlarindan biridir. Çalisanlar kendi is yerlerini satin alacaklarindan daha büyük bir dikkat ve verimlilikle üretim yapacaklar, tesisin randimanini en yüksek seviyesine çikaracaklardir. Tesis kendi mallari oldugundan yönetim kararlari ortaklarin müsterek çikarlari dogrultusunda alinacak, is anlasmazliklari asgari seviyelere inecek, gereginden fazla is gücü istihdamina imkan verilmeyecektir. Is gücünün ilgi duyacagi tesisler yakin bir gelecekte yatirim gerektirmeyecek, önemli ölçüde isletme sermayesine ihtiyaç göstermeyen, yüksek stok seviyeleriyle çalismayan sirketlerdir. Türkiye gibi tasarruflarin asgari seviyelerde seyrettigi, enflasyonun tasarruflari erittigi bir ülkede, hükümetin özel finansal destekleme programlari tatbik etmemesi halinde bu metot da uygulanamaz. Iyi netice almak için çogunluk hissesinin çalisanlara satilmasi lazimdir. Azinlik hisselerinin çalisanlarin eline geçmesi sirket yönetiminde çalisanlara etkili bir biçimde söz sahibi olma hakkini saglamayacaktir. Hisse senetlerinin temettü verimininde düsük oldugu göz önüne alinirsa, çalisanlarin azinlik hisselerine sahip olmalari halinde, onlardan fazla fedakârlik beklenmemelidir. Kaldi ki çalisanlarin azinlik hisseleri ile ilgilenecekleri de süphelidir.

Hükümetin azinlik hisseleri için çalisanlara özel fiyat tatbik etmesi veya kredilendirmesi halinde bile bu hisse senetleri hizla o KIT'le ilgilenen büyük sermaye sahiplerine intikal edebilecektir.

Her iki özellestirme metodu hükümetin özellestirme hedeflerine büyük ölçüde uygundur. KITler devletin mülkiyetinden ve kontrollarindan kurtularak piyasa ekonomisinin gerektirdigi sartlara uygun bir biçimde çalisacaklar, randimanlari ve prodüktiviteleri artacak, mallarin kalitesi ve çesitliliginde gelismeler olacak, teknolojilerinde modernlesmeye gidilebilecektir.

KIT'in Hisse Senetlerinin Tasarrufçulara Satilmasi

KITlerin hisse senetlerinin menkul kiymetler borsasi araciligi ile veya direkt olarak tasarrufçulara satisi da özellestirme hedeflerine uygun sonuçlar saglayacaktir. Borsada kote edilen hisse senetleri Ingiltere'de British Airways, Telecom ve British Gas örneklerinde oldugu gibi önceden tespit edilmis belirli bir fiyattan bankalar araciligiyla tasarrufçulara arz edilecek ve bu sekilde genis bir KIT'le hisse senedi sahibi olacak ve borsa kuvvetlenecektir. Yabanci ülkelerde de yabanci tasarrufçulara hisse senetleri satilabilir. Ülkemizin tek borsasi olan Istanbul Menkul Kiymetler Borsasi bugünlerde büyümeye baslamissa da henüz orta boy bir KIT'in bile satisini tamamen gerçeklestirecek hacme sahip degildir. Arz ve talep dengesizlikleri yüzünden hisse senedi fiyatlarinda büyük sapmalar yasanmistir. Borsanin getirisi yükselmekle beraber küçük tasarrufçular açisindan çok büyük bir cazibesi yoktur. Kârli sirketlerin hisse senetlerine tasarrufçu ragbet edeceginden kârsiz çalisan veya zararda olan KITlerin hisse senetlerini kimse almayacaktir. Daha önce de bahsettigim gibi çogu KITlerin faaliyetleri tasarrufçularca iyi bilinmemektedir. Pahali reklam kampanyalarina ihtiyaç vardir. yurt disinda yabancilara hisse senedi satmakta bir tanitim isidir. Gelismis ülkelerde sirketlerin mali durumlari kisa araliklarla, standart biri biçimde ve denetlenmis olarak kamu oyuna açiklanmaktadir. Ülkemizde mali neticeler ancak son yillarda yilda birkaç kez açiklanir hale gelmistir. Mali tablolarda standardizasyon çalismalari yeni yeni yapildigindan degisik kalemlerin ne ifade ettigi bu isle profesyonel olarak ugrasanlar tarafindan bile iyice anlasilmaz. Mali denetimin de geçmisi yenidir. Bu sartlar altinda yurt disinda yabanci tasarrufçulara hisse senedi satisi güç hatta imkansiz bir olaydir. Bütün bu olanaksizliklara ragmen hisse senetlerinin tasarrufçulara satilmasi yönetim sorununa da bir çözüm getirmeyecektir. Hisse senetleri genis bir tabana yayildigi taktirde sirketin gelecegi ile ciddi bir biçimde ugrasan, bu sirkete önemli bir sermaye yatirmis kuvvetli bir grup olusamayacak ve yönetim, bir anlamda basi bos ve denetimsiz kalacaktir.

Bu tip özellestirmelerde karsilasilan büyük bir sorun da halka arz edilecek hisse senetlerinin fiyatlandirilmasidir. Türkiye'de hisse senetleri alinip satilabilen sirket sayisi kisitlidir. KITlerden çogunun hisse senetleri borsada islem görmemektedir. Hisse senedi fiyatinin dikkatli bir sekilde tespit edilmesi ve halka arzin bu fiyattan yapilmasi gerekmektedir. Hisse senetlerinin borsaya arz edilmesinden sonra görülecek ani fiyat artislari idareyi zor durumda birakacak, yüksek tespit edilmis fiyatlarsa hisse senetlerine olan talebi azaltacaktir. Fiyatlarin asiri bir sekilde yükselmesine veya düsmesine mani olmak için satis sonrasi, idare, borsayi devamli takip etmek, gerekirse çok miktarda alim veya satim yaparak fiyatlari dengelemek mecburiyetindedir. Aksi taktirde gelecekte uygulanacak özellestirme programlarina halkin güveni sarsilacak ve idarenin çikaracagi hisse senetleriyle kimse ilgilenmeyecektir. Borsa operasyonlarini gerçeklestirebilmek için idarenin uzman bir kadroyu görevlendirmesi ve önemli mali kaynaklari, hiç degilse bir süre için, bu ise tahsis etmesi büyük bas agrilarina neden olacaktir.

Hisse senetleri mülkiyetinin tabana yayilmasi, menkul kiymetler borsasinin gelistirilmesi gibi ana özellestirme hedeflerine bu satis sekli ile ulasmak kabildir.  Yönetim sorunu  nedeniyle randiman, prodüktivite, ürün kalitesi ve çesitliligi gibi hedeflere tam olarak varilabilecegi ise süphelidir     

KIT Hisse Senetlerinin Blok Olarak Yatirimcilara Satisi

Özellestirmede basariyla uygulanabilecek yöntemlerden biri de hisse senetlerinin blok olarak bankalara, yatirim fonlarina veya sigorta sirketlerine satisidir. Gelismis ülkelerde sik rastlanan bu satis sekli normal yatirimciya cazip gelmeyen, ya gelecegi parlak veya ilk bakista göze çarpmayan olanaklara sahip sirketlerin satisinda kullanilabildigi gibi kârli ve cazip sirketlerin satisinda da uygulanabilir. Ingiliz özellestirme programinda bu metotla özellestirilen sirketler vardir. Yönetim, bu metot da bir problem olarak karsimiza çikmaktadir. Yeni maliklerin ayni is kolundan olmamalari halinde yönetime aktif müdahaleleri beklenmemelidir. Hisse senetlerinin fiyatlandirilmasi daha kolaydir. Fiyatlar, karsilikli pazarlik yoluyla tespit edilecegi gibi açik arttirma yoluyla da satis gerçeklesebilir. Hükümetin özellestirme hedeflerinin önemli bir bölümüne erismesini saglayabilecek bir yöntemdir.

Birlesme ve/veya Satin Alma

"Birlesme ve/veya Satin Alma" diye Türkçe'ye tercüme edebilecegimiz "Mergers and Acquisition" son yillarda gelismis ülkelerde altin devrini yasamaktadir. Bir sirket ya hisse senedi takasiyla baska bir sirketi bünyesine dahil etmekte veya hisse senetlerinin yeterli bir kismini satin alarak sirketin yönetimini ele geçirmektedir. Bu islemler dostça, karsilikli anlasmalarla gerçeklesebilecegi gibi azinlik hisse sahipleri ile anlasarak veya borsa araciligiyla, karsi sirkete haber vermeden, düsmanca da yapilabilir. Bir sirketin baska bir sirketi satin almasinin çesitli nedenleri olabilir. En önemli neden satin alinan sirketin üretiminin satin alan sirketin ticari faaliyetlerini desteklemesidir. Ayni tip üretim yapan sirketler, çok zengin duran ve kullanilmayan varliklara, özel teknolojilere sahip sirketler, etkili pazarlara hakim sirketler veya satin alana belirli vergi avantaji saglayabilecek sirketler "Birlesme ve/veya Satin Alma"larda cazip hedeflerdir. Ülkemizde sik rastlanmamakla beraber bu tip birlesme ve satin almalar bizde de gerçeklesmektedir. "Birlesme ve/veya Satin Alma" yoluyla özellestirme yukarda belirtilen tip KITlerin satislarinda kullanilabilir. Yerli veya yabanci kuruluslar, idare ile direkt temas kurarak istedikleri KIT için teklif yapabilirler. Birden fazla talibi olan KITlerde açik artirma yöntemi veya pazarlik yöntemi uygulanabilir. Bu metotta idarenin en büyük sorunu fiyat tespitidir. Kamu önünde müdafaasi yapilamayacak bir fiyat politik sorunlara neden olur. KITlerin bu yolla yerli veya yabanci dinamik ve basarili sirketlere satisi veya birlestirilmesi KIT ürünlerinin uluslararasi pazarlara açilisini kolaylastirabilecegi gibi en yeni teknolojilerin ve yönetim metotlarinin uygulanabilmesi için de bir yoldur. Özelestirme isleminden sonra meydana gelecek sirket, yatay veya dikey bütünlesmesini saglayacak ve bünyesini kuvvetlendirecekse, ülke ekonomisine önemli katki saglayacaktir.

Türkiye gibi sanayi yapisi zayif ülkelerde bu tip özellestirmeler üretim gücünün birkaç büyük sirketin elinde birlesmesine ve tekellerin çogalmasina sebebiyet verebilir. Tekellerin çogalmasi ise pazar ekonomisinden bir anlamda uzaklasmak demektir. Hele önemli bir üretim gücünün uluslararasi bir kurulusun eline geçmesi ithalatla fiyat dengeleme mekanizmasini da büyük ölçüde engelleyeceginden tekel fiyatlarinin olusmasina kimse mani olamaz. Bu tip sirket evliliklerinde satin alan sirketin yöneticileri ile satin alinan sirketin yöneticilerinin kolayca isbirligine gitmeleri zordur ve bazi yönetim problemlerine yol açar. Bir tehlike sirketi ele geçiren grubun sirketin kiymetli varliklarini hemen nakde çevirip kisa bir sürede sirketi tasviye etmesidir.

Özellestirmenin bazi hedeflerine ulasilmasini saglayacak bir metodudur ve yabanci ülkelerde önemli bir özellestirme sekli olarak benimsenmistir.

Ortakliklar

Bir KIT'in belirli bir bölümünün yerli veya yabanci bir sirkete satilmasi ile gerçeklesecek özellestirmedir. Genellikle KIT'in %51'i veya daha fazlasi satilabilir. Bu durumda devlet önem verdigi bir sanayi kolundan tam çekilmemis olacak, ancak karar mekanizmasi tamamen özelleserek bazi mahsurlar ortadan kalkacaktir. Satilan sirkette kolaylikla modern yönetim metotlari kullanilabilecegi gibi, yeni ürün çesitlemelerine, modern üretim tekniklerine erisilebilir. Devletin çikarlariyla ortagin çikarlarinin birbirine ters düsmesi halinde yönetim is yapamaz hale gelir. Türkiye'de devletin özel sektör ile kurmus oldugu birçok sirket vardir. Tofas, Çanakkale Seramik, Arçelik gibi sirketler devletin ortakligindan zarar görmemislerdir.

Özellestirme hedeflerinin mühim bir bölümüne erisilmesini saglayacak bir özellestirme seklidir.

Azinlik Hisselerinin Satilmasi

Bu özellestirme metodunda KIT'in azinlik hisseleri yerli veya yabanci bir sirkete satilmaktadir. Devlet kontrolunu kaybetmeden KIT'in özel sektör ortakligindan etkilenmesini saglamaya çalismaktadir. Ancak özel sektörün kontrolu tam manasiyla kendine geçmeyecek yatirimlara ilgi duymasi beklenmemelidir. Azinlik hissedarligi, azinlik hissesi satin alanin KIT'e teknoloji satmasi veya yönetim kontrati ile yönetimi bir süre için devralmasi hallerinde cazip olabilir.

Bu özellestirme metodu ile özellestirme hedeflerinin ancak bir kismina ulasilabilir.

Gelir Ortakligi Senetleri

Gelir Ortakligi Senetleri sistemi uzun yillardan beri yurdumuzda basariyla uygulanmaktadir. Tasarruf sahipleri mülkiyetine sahip olmadan bir KIT'in gelirine ortak edilmekte, belirli bir süre yüksek temettüler alabilmektedir. Devamli kâr garantisine sahip sirketlerde uygulanabilir. Gelir Ortakligi Senetlerinin sahiplerinin sirket yönetimi ile ilgili söz haklari yoktur. Sirketi gelistirmek için hiçbir girisimde bulunamazlar.

Özellestirme hedeflerinin pek çoguna erismek kabil degildir. KIT karakteristikleri ne kisa ne uzun vadede degismeyecektir.

Kiralama

Çok yüksek degerli veya alici bulmanin zor oldugu KITlerle, KIT'e talip özel sahislarin veya sirketlerin mali kaynaklarinin kisitli oldugu durumlarda kullanilabilir. Idarenin KITi kiralayanin iyi bir isletmeci olduguna inanmasi gerekir. Yillik bir kira karsiliginda KIT'in maddi varliklari kiralayan tarafindan isletilmektedir. Kira süresi içinde kontrol tamamiyle kiralayana geçmekte fakat mülkiyet devlette kalmaktadir. En önemli sorun maddi varliklarin bakimlariyla ilgilidir. Kiralayan makine, teçhizat ve ham madde kaynaklarini özensizce kullanarak tesisin ekonomik ömrünün kisalmasina sebep olabilir. Kira sözlesmesi kira dönemi sonunda KIT'in kiralayana satilmasi opsiyonunu ihtiva edebilir.

Yönetim Kontrati

KIT'in yönetimi bir grup profesyonel yöneticiye, iki taraf arasinda imzalanan bir anlasma ile devredilmektedir. Amaç, KIT yönetimini belirli bir süre özellestirerek yeniden yapilasma yoluyla KIT'in mali ve teknik performansini yükseltmektir. Devletin mülkiyetin devretmek istemedigi, yeniden yapilasmayi arzu ettigi, modern yönetim metotlarinin uygulanmasiyla çok iyi netice alinacagina sanilan KITlerde kullanilabilir. Hakiki anlamda bir özellestirme degildir. Genellikle yeterli teknik ve idari kadrolara sahip olmayan gelismekte olan ülkelerde kullanilmaktadir.

Bazi Hizmetlerin Müteahhitlere Yaptirilmasi

KITlerin, ana faaliyetlerine ilave olarak, ifa etmekle görevli olduklari hizmetlerin tümü veya bir kismi, müteahhitler araciligiyla yerine getirilebilir. Son senelerde KITler bazi hizmet ihtiyaçlarini müteahhitler araciligi ile  temin etmeye baslamislardir. Çitosan, tas ocagi isletmeciligini ve tas nakliyatini müteahhitlere yaptirmakta ve iyi netice almaktadir. Personel tasima hizmetleri, sosyal tesislerin çalistirilmasi gibi hizmetler de KITlerce müteahhitlere verilmistir. Bu yolla KITlerin devamli isçi kadrolarinin sismesi önlendigi gibi bazi yatirim ihtiyaçlari da ortadan kalkmaktadir. Müteahhitler, islerinin devamli olmasini garantilemek için KIT'e sunduklari hizmetin kalitesini yüksek tutmak mecburiyetinde  olduklarindan genellikle bu metotla olumlu sonuçlar alinmaktadir.

Müteahhitlere, KITlerin devredebilecekleri baska hizmetler de vardir. Toplu tasimacilik, çesitli para tahsilat islemleri müteahhitler tarafindan zaten yapilmaktadir. Müteahhitlerle yapilacak anlasmalara konulacak bazi cezai müeyyidelerle hizmetlerin zamaninda ve kusursuz saglanmasina çalisilmaktadir.

Hizmetlerin müteahhitlere yaptirilmasi bazi özellestirme hedeflerine uyum göstermesine ragmen hakiki bir özellestirme olarak kabul edilemez. KIT'in ihtiyaç duydugu yeni yatirimlar, teknoloji transferleri ve modern yönetim metotlari gibi konulara hiçbir etkisi olmamaktadir.

Tedrici Özellestirme

Bazi KITlerin büyüklükleri, gelecege dönük yatirim programlarinin ülke için tasidiklari önem, tekel olmalari gibi nedenlerle özellestirilmeleri zordur. Bu tip KITlerin yeni yatirimlarinin özel sektör tarafindan yapilmasinin saglanmasi tüm sektörde tedrici bir özellestirme saglayacaktir. Borsa kanaliyla KITlerin hisse senetleri, az miktarlarda, ama devamli olarak tasarruf sahiplerine de satilabilir. Böylece devlet yeni yatirimlarin mali yükünden kurtulacak, KITlerin karsisina bazi rakipler çikararak KITlerin piyasa ekonomisi kuralarina göre çalismalarini saglayabilecektir. Uzun bir süre almasina ragmen bu metot, özellestirme hedeflerinin hepsine erisilmesini saglar.

Azaltilmis Devlet Rolü

Bazi özel tesvik tedbirlerinin uygulanmasiyla özel sektör geleneksel olarak ilgi duymadigi alanlarda yatirim yapmaya tesvik edilebilir. Bilhassa devletin tekel olarak hakim oldugu sektörlere özel sektörün yatirim yapmasi saglanir. Görev zararlari devlet tarafindan karsilanan KITlerin yaninda ayni sektörde çalisacak özel sektör sirketlerinin de zararlari devletçe karsilanarak rakipsiz çalismaya aliskin KITlerin karsisina rakip çikarilarak KITlerin görevlerini daha randimanli yapmalari saglanabilir.

Bu metotta uzun yillar uygulanmasi gereken ve özellestirme hedeflerine büyük ölçüde uygun olmayan bir metottur.

Tekrar toplantimiza dönecek olursak, Terry özellestirme metotlarini anlattiktan sonra önemli bir tartisma olmadi. Gelismis ülkelerde yogun bir biçimde uygulanan borsa operasyonlariyla özellestirme islemlerinin, bizim o zamanlar küçük ve ciliz borsamizda gerçeklestirilemeyecegi açikça belliydi. Diger özellestirme metotlari karisik, bazilari gelismis finansal olanaklara ihtiyaç gösteren metotlardi. Kisaca herkes özellestirmenin hemen bagliyamayacagini hissedip rahatladi.

Muhasebe Sistemleri

Terry'den sonra Kevin Pinto muhasebe sistemleri ile ilgili bilgi verdi. Muhasebe sistemleri ile ilgili çalisma Muhas-Price Waterhouse tarafindan yapilmisti. Çalismanin amaci KITlerde kullanilan muhasebe sistemlerinin  uluslararasi kabul edilmis muhasebe standartlarina göre durumunu tespit etmek ve gerekirse bu standartlara erismek için öneriler getirmekti. Ilk yapilan gözlemlere göre KITlerde kullanilan muhasebe sistemleri uluslararasi standartlara uygundu ve gelismis ülkelerde kullanilan muhasebe sistemlerinin bir benzeriydi. Problem, sistemin tatbikinde ortaya çikiyordu. Genellikle mali neticeler hakikati yansitiyorsa da degisik muhasebe tekniklerinin kullanimi nedeniyle KITler arasinda standart bir karsilastirma yapma olanagini ortadan kalkiyordu. Ayni tip masraflar degisik KITler tarafindan degisik kalemlerde gösterilebiliyordu. KITleri denetlemekle görevli Basbakanlik Yüksek Denetleme Kurulu muhasebe kayitlarinin yaninda iktisadi, idari ve hukuki konulari da inceliyor, KITlerin çalismalarin kanunlara ve mevzuata uygunlugunu arastiriyordu. Bu denetim çok kapsamli olmakla beraber gelismis ülkelerde yapilan mali denetimden farkliydi. Bilançolarin hazirlanmasiyla Yüksek Denetleme Kurulu raporlarinin yayinlanmasi arasinda yaklasik 15 aylik bir süre vardi. Gecikmis raporlar, KITlerle ilgilenecek yatirimcilarin isine yaramayacakti. Ayrica KITler tarafindan hazirlanan yillik faaliyet raporlarinda ve Yüksek Denetleme Kurulu raporlarinda kanuni yükümlülükler, alacaklar ve borçlar, verilen garantiler konularinda yeterince bilgi yoktu. Kevin Pinto, KITlerde özel enflasyon muhasebesi uygulanmamasini da tenkit ediyordu. Türkiye gibi yüksek enflasyonun baskisi altinda olan ülkelerde, özel muhasebe sistemlerinin kullanilma geregini savunuyordu.

KITlerin muhasebe sistemleri uluslararasi standartlara uygun, tatbikatta sorunlari olan, gerçek durumu tam aksettirmeyen ve yatirimcilarca aranilan biçimde denetlenmeyen sistemler olarak belirleniyordu.

Sistemin gelistirilmesi için özellestirilecek KITlerin uluslararasi denetim sirketleri tarafindan denetlenmesi,ilk denetimlerden sonra Türk firmalarina da denetim görevi verilmesi, Yüksek Denetleme Kurulu denetimlerinin hizla bilgi üretecek biçimde yapilmasi, KITlerin mali neticelerinin birbirleriyle karsilastirilmasini temin edecek biçimde tatbikat standardizasyonuna gidilmesi ve enflasyon muhasebesi kullanilmasi tavsiye ediliyordu.

Hukuki Sorunlar

Bu bölümün takdimini Avukat Atilla Gökaydin yapti. Is tarifine göre hukuki çalismanin ana konusunu Türk Hukuk Sisteminde özellestirmeye mani faktörlerin tespiti ve bunlarin ortadan kaldirilmasi için yapilmasi gereken degisikliklerle ilgili tavsiyeler olusturuyordu. Atilla Gökaydin konusmasinin basinda Türk Anayasasinda ve ilgili kanunlarda özellestirmeye mani bir durum tespit edilmedigini söyledi. Iki önemli  konuda birtakim düzeltmeler yapilmasina gerek vardi. Birinci konu KITlerin denetimi, ikinci konuysa personel rejimiydi. Bu iki konu kadar önemli olmamakla beraber KIT borçlarina saglanan devlet garantileri ile kiralama ve yönetim kontratlari yönünden de bazi çalismalara ihtiyaç vardi.

Hukuki durumun tetkikine anayasamizin 165 ve 128. maddelerinin incelenmesiyle baslanmisti. 165. madde, çogunlugu devlete ait KITlerin 233 sayili kanun esaslarina uygun bir biçimde yönetilecegini  emretmektedir. Bu kanuna göre KIT bagli oldugu bakanliga ve Yüksek Denetleme Kurulu araciligiyla Meclise karsi sorumludur. KIT'in genel müdürü ise  Devlet Planlama Teskilati, Hazine, Koordinasyon Kurulu ve Ilgili Bakanliklarin onayiyla
islerini görebilmektedir. Bu basit izahattan da anlasilacagi gibi KIT yöneticileri son derece karisik, koordinesi güç, karar almayi zorlastiran bir idari mekanizma ile karsi karsiyadirlar. Önemli kararlarin sorumlulugunun kimde veya hangi kurulusta oldugunu ortaya çikarmak imkansizdir. Iyi bir yöneticinin bu sartlar altinda basarili olmasi hemen hemen imkansizdir.

Bu duruma çare olarak KITlerin hepsinin anonim sirket statüsüne geçirilmesi teklif edilmektedir. Anonim sirketlerde yetkiler genel kurul tarafindan seçilen yönetim kuruluna verilmistir. Yönetim Kurulu bu yetkilerin bazilarini genel müdüre devreder. Devlet kuruluslari ile olan münasebetleri yönetim kurulu yürütür ve böylece genel müdür günlük islerinde, bagimsiz olarak, hizmetlerin yerine getirilmesini saglar. Yönetim Kurulunun ve genel müdürün çalismalarini, pay sahipleri adina deneticiler denetler. Kararlarin kisa sürede alinmasi, degisen piyasa sartlarina uyum ve etkili bir denetim KIT'in özel sektör sirketleri gibi çalismasini saglayacaktir. Yüksek denetleme kurulu da KITi yine denetleyebilecegi gibi planlanan hedeflere ulasip ulasamadigini da devlet adina kontrol edebilecektir.

Anayasamizin 128. maddesiyse KITlerde islerin devlet memurlari tarafindan yapilmasini emretmektedir. KITlerin organizasyonlari ve burada çalisan devlet memurlarinin yetki ve sorumluluklari kanunlarla düzenlenmektedir. Devlet memurlarinin kâr gayesi güden sirketlerde çok basarili olmalari beklenmemelidir. KITlerin büyüklüklerine, yarattiklari kâra, gördükleri hizmete bakilmaksizin tek bir sisteme göre maaslari ve terfileri tespit edilmektedir. Bu durumda kâr amaçli KITlerin memurlarina degisik bir statü tanimak veya tümünü 1475 sayili is kanunu hükümlerine tabi kilmak lazimdir. Hükümet toplantinin yapildigi tarihe yakin bir tarihte sözlesmeli personel kararnamesini çikarmis ve kisitli olarak uygulamaya baslamisti. 1989 yilinda Anayasa Mahkememizin bir karari ile bu kararname iptal edilmistir.

Uluslararasi teamüllere göre devlet, KITlerin almis oldugu kredilere sagladigi garantörlügü özellestirmeden sonra devam ettirmek mecburiyetindedir. Ancak artik yönetimine karisamayacagi bir sirketin garantörlügüne devam etmek, devlet tarafindan kabul edilmeyebilir. Garantinin kaldirilmasi için krediyi veren kurulusun garantinin kalkmasini kabul etmesi gerekir. Ayrica bazi kredi sözlesmelerinde mülkiyet degisiklikleriyle ilgili maddeler de vardir. Bütün bunlar bilhassa yogun bir sekilde dis kredi kullanmis olan KITlerin  kredi sartlarini degistirmek için yeniden müzakereler baslatmasi geregini ortaya koymaktadir.

Kiralama veya yönetim kontrati yöntemi ile uygulanacak özellestirmelere 233 sayili kanun engeldir. Mülkiyet degisikligi olmayacagindan daha önce de deginildigi gibi karmasik yönetim düzeninin ve denetimin aynen tatbiki gerekecektir. Bu tip özellestirmelerde KITlere anonim sirket statüsü saglanmasi elzemdir.

Sosyal Sorunlar

Sosyal sorunlarin özellestirmeyi ne derece etkileyecegi Terry Eccles tarafindan toplantiya istirak edenlere açiklandi.

Yillar boyunca bazi sosyal hizmetlerin sorumlulugunu üstlenen KITlerin özellestirilmeleriyle birlikte sunduklari sosyal hizmetlerde meydana gelecek bosluklar özellestirmeyi etkileyecek boyutlardadir. KITlerde en önemli sosyal hizmet olarak is gücü istihdami görülmektedir. Türkiye gibi yogun issizligin yasandigi ülkelerde KITlerin önemli görevlerinden biri de mümkün oldugu kadar fazla insana is temin etmek olmustur. Bu amaca uygun olarak KITler issizligin yogun oldugu kalkinmada öncelikli yörelerde kurulmus, gereginden fazla isçi istihdam etmis, emek yogun teknolojiler kullanilmistir. Bu faktörler KITlerin özel sirketlerin kârlilik seviyelerine erismelerini önleyen önemli nedenlerdir. Son yillarda KITlerin yeni personel alimlari bazi esaslara baglanmis ve emeklilik, istifalar gibi tabii nedenlerle çalisanlarin sayilarinda belirgin azalmalar olmustur. Bazi KITlerin isçi sayisinin su anda yeterli olmadigi KIT yöneticilerince iddia edilmektedir. Bütün KITlerde olmamakla beraber önemli sayida KIT gereginden fazla isçi çalistirmaktadir. Bazi KITler, kurulu olduklari bölgelerin tek veya en önemli isverenleridir. Bu KITlerin isçi çikarmalari veya bu bölgedeki faaliyetlerini özellestirme sonrasi tatil etmeleri tüm bölgeyi etkileyecektir.

Isten çikarilacak isçilerin baska islerde çalistirilmak üzere yeniden egitilmeleri, emeklilik hakkini elde etmis olanlara emekliligi cazip kilmak için bir ikramiye sistemi gelistirilmesi bir çare olarak görülmektedir. Geri kalmis bölgelerde önemli isveren KITlerin masraflari da KIT tarafindan degil devlet tarafindan özel fonlarla karsilanarak faaliyetlerine devam etmeleri saglanabilir. Baska bir alternatifte bu tip tesislerin kapatilmasi ve is gücüne ücretlerin ödenmesine devam edilmesidir. Çözümler bölge bazinda ele alinmali, problemler teshis edilmeli ve sosyal hizmetler için yapilan harcamalar hesap edilerek devletin bu harcamalari karsilamasi istenmelidir.

KITler, toplumun büyük bir çogunlugunun kullandigi temel ham maddeleri nispeten ucuz fiyatlarla sunma mecburiyetindedirler. Gübre, yem gibi temel tarim girdilerinde master planin hazirlandigi yillarda devlet tarafindan dogrudan desteklenmekteydi. Özellestirme sonrasi bu tip destekler ortadan kalkacagindan yeni ve direkt kullaniciyi destekleyen metotlar arastirilmasi da Terry Eccles tarafindan yetkililere tavsiye edildi.

Toplantinin bu bölümünde söz alanlar sosyal hizmet masraflarinin  ayrilmasini çok tabii karsiladiklarini belirterek bu ayirim yapilmadigindan KITlerin kârli fabrikalarinin gelirlerinin yatirim yerine sosyal nitelikli çalismalarin zararlarini kapatmakta kullanildigini, zarar eden fabrika ve tesis isletmecilerinin zararlarini azaltmak için hiç çaba göstermediklerini belirttiler. Devletin bu tip fabrika ve tesislere sinirli sosyal fonlar tahsis etmesi halinde yöneticilerin zararlarini azaltmaya ugrasacaklari açiklandi. Toplu isten çikarmalarin yol açacagi ekonomik, sendikal ve politik sorunlar isçi sayisinin tabii nedenlerle azaltilmasini cazip kilmaktaydi.


KIT Siniflandirmasi

Bu toplantinin en önemli konusunu, bir önceki toplantida yogun bir sekilde tenkit edilen KIT siniflandirmasi olusturuluyordu. Daha önceki toplantida açiklanan siniflandirma, KIT yöneticileri tarafindan müstakbel bir yatirimci gözüyle KITlerin degerlendirilmesi olarak görülmemis, kendi KITlerinin diger KITlere göre degerlendirilmesi olarak kabul edilmisti. Özellestirme lafina dahi tahammülü dahi olmayan bir yöneticiyi KIT'inin satilamaz diye siniflandirilmasi daha da fazla rahatsiz etmisti. KIT'in satilamaz olmasi, o KIT'in ise yaramaz, hurda, kötü yönetilen bir KIT oldugu anlaminda algilanmisti. Yeni siniflandirmanin bu tip yanlis anlasilmalara yol açmamasi lazimdi.

David sözlerine KITlerin siniflandirilmasinda göz önüne alinan faktörleri kisaca tekrarlayarak basladi. Bu faktörlerde hiçbir degisiklik yapilmamisti. Ilk toplantida sunulan siniflandirma sisteminin tamamen is tarifindeki siralama sistemi oldugunu, ancak bu siralama sisteminin KITlerin durumunu tam aksettirmedigini, Devlet Planlama Teskilati'nin yardimi ve onayiyla yeni bir siniflandirma sistemi gelistirdiklerini anlatti. Bu siniflandirma sisteminde "Özellestirmede Birinci Derece Öncelikli KITler", "Özellestirmede Ikinci Derecede Öncelikli KITler" ve "Özellestirmede Üçüncü Derecede Öncelikli KITler" siniflari vardi. Ayrica her sinif kendi içinde birkaç alt sinifa ayriliyordu. Sinif ve alt siniflar asagida gösterildigi gibi tanimlanmisti:

"Özellestirmede Birinci Derece Öncelikli KITler". Bu KITler ciddi sosyal ve ekonomik problemlere sebep olmadan mülkiyetlerinin tamami veya büyük bir bölümü yatirimcilara satilabilecek KITlerdi. Üç ayri alt siniftan meydana geliyordu.

a- Tüm KIT özellestirilebilir,
b- KIT'in önemli bir bölümü özellestirilebilir,  
c- KIT'in büyük bir bölümü özellestirilebilir.
 
"Özellestirmede Ikinci Derece Öncelikli KITler" daha uzun bir sürede, bazi sosyal ve ekonomik sorunlarin çözümünden sonra, özellesebilecek KITlerdi. Dört alt sinifa ayriliyordu.

d- Bazi bölümler özellestirilebilir, geri kalan bölümlerin ilave yatirimlarla iyilestirilmesi veya kapatilmasi gerekebilir,
e- Tedrici özellestirme adaylari,
f- Belki özellestirilebilir KITler,
g- Devlet destegi ile özellestirilebilecek KITler.

"Özellestirmede üçüncü derece öncelikli KITler" topluma çesitli hizmet sunan, sosyal nitelikleri agir basan KITlerdi. Bazi bölümlerinin özellestirilebilecekleri ümit ediliyordu. Bir tek alt siniftan olusuyordu.

h- Topluma Hizmet Sunan KITler.

KITler üzerinde yapilan çalismalarin sonucunda ise  32 KIT'in siniflandirilmasini gösteren, çalismanin yapildigi tarihteki ekonomik, politik sartlara uygun bir tablo ortaya çikiyordu:

Özellestirmede Birinci Derece Öncelikli KITler

a- Tüm KIT Özellestirilebilir

1- Turban
2- THY
3- USAS
4- Bazi önemli ortakliklar
 - Netas
- Türk Elektronik Endüstrisi T.A.S. (Teletas)
 - Kepez Elektrik
 - Türk Kablo
 - Çanakkale Seramik
 - Çelik Halat
 - Çukurova Elektrik
 - Migros

b- KIT'in Önemli Bir Bölümü Özellestirilebilir

5- Yem Sanayii A.S. (Yemsan)
6- Türkiye Toprak ve Çimento Sanayii (Çitosan)

Her iki KIT'in de dogu bölgelerindeki fabrikalarinin hemen özellestirme olanagi olmadigindan bati bölgelerindeki fabrikalari özellestirmeye adaydi.

c- KIT'in Büyük Bir Bölümü Özellestirilebilir

7- Tarim Isletmeleri Genel Müdürlügü (Tigem)
8- Türkiye Petrolleri Anonim Ortakligi (TPAO)
- Türkiye Petrol Rafinerileri AS., (Tupras)
 - Boru Hatlari Ile Petrol Tasima A.S.(Botas)
- Petrol Ofisi A.S. (POAS)
 - Deniz Isletmeciligi ve Tankerciligi A.S.(Ditas)
9- Etibank
 - Boron Isletmeleri
 - Krom Isletmeleri
 - Bakir Isletmeleri
 - Alüminyum Isletmeleri

Yukarida belirtilen KITlerin veya müesseselerinden büyük bir bölümünün bazi reorganizasyon çalismalarindan sonra özellestirmeye aday olabilecekleri düsünülüyordu.

Özellestirmede Ikinci Derece Öncelikli KITler

d- Bazi Bölümleri Özellestirilebilecek, Geri Kalan Bölümler Iyilestirilecek veya Kapatilacak KITler

10- Sümerbank
 - Tekstil
 - Deri
    -Satis Magazalari

11- Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu (TSEK)

Bu siniftaki KITlerin özellestirilebilmeleri  önemli ölçüde yatirima ve reorganizasyona bagliydi. Sümerbank en az üç ayri kurulus haline getirilmeli ve süratle ihtiyaç duyulan yerlerde modernlesme yatirimlarina girmeliydi. Tüm KIT'in özellestirilmesi, zarar eden birçok fabrikanin kapatilmasini gerektirerek sosyal problemler yaratacakti. Süt Endüstrisi Kurumunun doguda kurulu bazi fabrikalari süt bulamadiklarindan çok düsük kapasitelerle çalismaktaydi. Özellestirilme sirasinda dogudaki fabrikalara
talip çikacagi tahmin edilmiyordu.

e- Tedrici Özellestirme Adaylari

12- PTT (Telekomünikasyon Bölümü)
13- Türkiye Elektrik Kurumu (TEK)

Her iki KIT'te uygulamakta olduklari önemli yatirim programlari nedeniyle hemen özellestirilemez görünümündeydiler. Ayrica her iki kurumun kiymeti de kolay bir özellestirmeye imkan vermeyecek kadar yüksekti. Bu kurumlarin hisse senetleri tedrici olarak borsa araciligiyla tasarrufçulara satilabilirdi. Bazi yeni hidrolik ve termik santrallarin özel sektör tarafindan kurulmasina imkan saglanmasi da TEK'in özellestirilmesinin baslangici olabilirdi.

f- Belki Özellestirilebilecek KITler
  
14- Et ve Balik Kurumu (EBK)
15- Türkiye Kömür Isletmeleri (TKI)
16- Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK)
17- Türkiye Gemi Sanayii
18- Orman Ürünleri Sanayii (ORÜS)

EBK, TKI, MKEK VE Türkiye Gemi Sanayii'nin ana müsterisi, bugün dahi, diger devlet kuruluslaridir. Bu KITleri satin alacaklar karsilarinda tek bir müsteri bulacaklarindan devletle uzun vadeli satis anlasmalari imzalamak isteyecekler, aksi taktirde yatirimlarinin geleceginden emin olamadiklari için düsük fiyatlar teklif edeceklerdi. ÖRÜS'ün yüksek kârliligi Devlet Orman Idaresinden aldigi ucuz hammaddenin etkisiyleydi. Özellestirme sonrasinda ucuz hammadde alma olanagi ortadan kalkacagindan, KIT, önemli ölçüde kârliligini kaybedecekti. Bu nedenle bu KITler "Belki özellestirilebilir" KITler olarak siniflandirilmislardi.

g- Devlet Destegi ile Özellestirebilecek KITler

19- Çay Kurumu (ÇAYKUR)
20- Türkiye Seker Fabrikalari A.S.
21- Türkiye Selüloz ve Kagit Fabrikalari Isletmeleri (SEKA)
22- Petrokimya Sanayii (PETKIM)
23- Türkiye Gübre Sanayii (TÜGSAS)
24- Türkiye Demir ve Çelik Sanayii (TDÇI)
25- Agir Sanayii Kurumu (ASOK)
26- Türkiye Tas Kömürü Kurumu (TTK)

Bu KITler genellikle devlet destegi sayesinde hayatta kalabilen veya devlet tarafindan korunan KITlerdir. Devletin, özellestirme sonrasinda destek saglamaya devam etmeyi garanti ettigi taktirde özellestirme programina dahil edilebilecekleri tahmin ediliyordu.

Özellestirmede Üçüncü Derecede Öncelikli KITler

h- Topluma Hizmet Sunan KITler

27- Devlet Malzeme Ofisi (DMO)
28- Türkiye Deniz Isletmeleri
29- Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yollari (TCDD)
30- Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)
31- Türkiye Zirai Donanim Kurumu (TZDK)
32- TUSAI

Yukarda sayilan KITlerin özellestirilmeleri 1986 yili sartlarina göre imkansiz görünüyordu. Bu KITler ya devletin bir ihtiyacini karsiliyor, ya milyonlari ilgilendiren bir kamu hizmetini ifa ediyor, ya da devletin belirli politikalarini uygulamasini sagliyorlardi.

David Bradley yeni siniflandirma sistemini anlattiktan sonra, o tarihlerdeki sartlara  göre, "Özellestirmede Birinci Derece Öncelikli KIT" siniflandirmasina giren kuruluslarin bu siniflandirmaya girme nedenlerini açikladi.

Türban, o tarihlerde sekiz oteli, üç moteli, üç tatil köyü , bir dag evi, bir termal tesisi, üç kampingi,  iki yat limani ve bir pazarlama sirketi ile Türkiye'nin en önemli otel zincirini olusturmaktaydi. Kârliligi yüksekti. Enflasyon etkisinden arindirilmasi halinde bile devamlilik gösteren bir kârliliga sahipti. Önümüzdeki yillarda Türkiye'nin turizm alaninda büyük gelismeler göstermesi bekleniyordu. Dogal olarak Türban zincirinin oda doluluk oranlari bu gelismeye paralel olarak artacakti. Sunulan hizmet kalitesi pek yüksek olmamakla beraber tatmin ediciydi. Isletme masraflari yönünden de sirket tatminkar bir durumdaydi. Sunulan hizmetin maliyeti açisindan da sirket rakipleri ile rekabet etme imkanina sahipti. Bütün bunlara ragmen Türban, hemen özellestirmeye hazir degildi. Tesislerin kurulu oldugu arsalarla ilgili birtakim sorunlar vardi. Bu arsalardan bir kisminin sahibi Turizm Bankasi, bir kisminin ise devletti. Alti isletme ise kiralanmisti. Türban, Turizm Bankasinin bir isletmeci kurulusuydu. Özellestirmeden evvel bir özerk kurulus haline getirilmesi gerekliydi. Kisaca, Türkiye'de özellestirilmesi en kolay kurulus diye nitelendirilen Türban'in da çözümü güç, önemli sorunlari vardi.

THY özellestirmeye ikinci aday kurulustu. Kârliligi, yolcu sayisindaki artis, uçtugu iç ve dis sehirler, uçus maliyetlerinin düsüklügü, filonun modernligi ve sefer doluluk oranlari yatirimcilarin ilgisini çekebilirdi. 1980-1984 yillari arasinda satis gelirlerinde hizli bir artis olmus ve sirketin mali durumu üzerinde enflasyonun etkilerini giderecek düzenlemeler yapilinca da sirketin zararlarinin 1980 den 1984'e kadar azaldigi ve 1984'te sirketin kâr ettigi görülmüstü. En önemli sorunun dis borçlarina devletin sagladigi garantiler, iç hatlarda devletin uygulattirdigi fiyat politikasiydi. Iç hatlarda bazi seferleri zarari ne kadar çok olursa olsun devam ettirmeye de mecburdu.

Üçüncü aday Usas, uçaklara yer hizmeti saglamakla görevli bir devlet kurulusuydu. Yer hizmetlerinin disinda uçaklara ikram malzemesi temin ediyor, havaalanlarindaki bar ve lokantalari çalistiriyor, havaalanlari ile sehirler arasinda otobüs isletmeciligi yapiyor ve  turizm acentaligi hizmetleri de sunuyordu. Ilerki yillarda Usas'in hitap ettigi pazarda büyük bir gelisme beklenmekteydi. Buna karsilik hizmet kalitesi vasatin alti, rekabet gücü vasat, sabit kiymetlerin degeri vasat ve kapasitesinden yararlanma olanagi da vasat olarak  nitelendirilmisti. Sabit TL ile yapilan satis geliri ve kâr analizinde önemli gelismeler dikkati çekiyordu. Ulastirma Bakanligi tarafindan yayinlanan yönetmelige göre hava alanlarinda tarifesiz sefer yapan uçaklara yer hizmetleri bu isle görevli kamu kuruluslari tarafindan verilebilirdi. Tarifeli sefer yapan havayollari ise, dilerlerse, yer hizmetlerini kendileri karsilayabiliyordu. Bu durumda USAI, yer hizmetleri teskilatlari olmayan, Türkiye'ye tarifeli sefer yapan uçaklarla tarifesiz sefer yapan uçaklara tekel olarak hizmet götürüyordu.   

"Özellestirmede birinci derecede öncelikli KIT" sinifinin ikinci alt sinifina, yani "önemli bir bölümü özellestirilebilecekler" sinifina  giren Yemsan Türkiye'nin çesitli bölgelerinde kurulmus 32 fabrikasi, 1523 isçisiyle Türkiye'nin hayvan yemi ihtiyacinin %14.5'ini karsilayan bir kurulustu. Dört yeni fabrikasi kurulus halindeydi ve 14 fabrikada da ortakti. Pazarinin yakin bir gelecekte fazla büyümesi beklenmiyor, ürünlerin kalitesi yeterli olarak nitelendiriliyor, rekabet gücü ile sabit kiymetlerinin degeri vasat olarak nitelendiriliyordu. Dogu bölgelerinde kurulu 12 fabrikanin düsük kapasitelerle çalismasindan dolayi bir problemi vardi. Dogu bölgesi fabrikalari zarar ederken bati bölgesi fabrikalari kâr ediyor, sonuçta Yemsan düsük kârli bir kurulus hüviyetini aliyordu.

Ayni siniflandirmaya giren Çitosan'da Yemsan'la ayni problemlerle karsi karsiyaydi. 11 tanesi bati bölgelerinde dokuz tanesi de dogu bölgesinde olmak üzere 20 çimento fabrikasi ve dört tanede toprak sanayii ile ilgili tesisi vardi. Denizli fabrikasi kurulus halindeydi. Pazari çok hizli bir biçimde gelisiyor; üretim kalitesi, rekabet gücü, tesislerin degeri makul olarak nitelendiriliyordu. Ama dolayli fiyat kontrolleri ve doguda kurulu, düsük kapasiteyle çalisan fabrikalari, özellestirilme sansini ve kârliligini etkiliyordu.

"Büyük bir bölümü özellestirilebilecek KIT"ler siniflandirmasina giren Tigem 38 tarim isletmesinden olusuyor ve Türkiye'nin bugday tohumu ihtiyacinin % 95'ini karsiliyordu. Sinir bölgelerinde kurulu bazi isletmelerin disinda kalan yerlerde yilda 300,000 ton tohumluk üretimine imkan verecek bir daralma sonrasinda geri kalan yerlerin çiftçilere satilmasi öneriliyordu. Sahip oldugu isletmelerin bazilarinda arazi ihtilaflari vardi.

Ayni siniflandirma grubunda yer alan TPAO, Türkiye'de petrol arama, ham petrol üretme, rafineri isletme, petrol ürünlerini pazarlama ve ham petrol tasimakla görevliydi. Petrol arama ve üretme görevi TPAO tarafindan gerçeklestiriliyor diger hizmetler ise Botas, Ditas, Tüpras ve Petrol Ofisi tarafindan ifa ediliyordu. TPAO'nun özellestirilmesinden evvel yeni bir organizasyonel yapiya kavusturulmasi teklif edildi. Yeni organizasyonda petrol arama ve üretme görevi holding bünyesinden ayrilarak kurulacak bir sirkete verilecekti. Bu sirket ve Botas'in birlesmesinden sadece petrol üreten ve boru hatti isletmeciligiyle sorumlu bir sirket kurulacak, rafineriler ve Petrol Ofisi'de ikinci bir sirkete baglanacaklardi. Bu sekilde ham petrolle ilgili sirketlerle rafineriler ve ürün pazarlama ayri ayri bünyelerde toplanmis olacaklardi.

Tüpras, Botas ve Petrol Ofisi ekonomik basari olanagina sahip kuruluslar olmalarina ragmen TPAO'nun petrol arama ve petrol çikarma operasyonlari ile Ditas hükümet destegi olmadan yasama sansina sahip degillerdi. Tankerle ham petrol naklinden sorumlu olan Ditas, bir süre holdinge bagli kalacak, sahip oldugu tankerler satildiktan sonra tasfiye edilecekti. Özellestirme seçenekleri arasinda Tüpras'in azinlik hisselerinin uzun vadeli petrol teminini garantiye almak için yabanci bir petrol üreticisine satisi, Petrol Ofisi ve Tüpras'in bazi bölümlerinin satilarak degerlendirilmesi, Botas adina gelir ortakligi senetleri çikarilmasi ve ana holdingin hisse senetlerinin borsa araciligiyla tedricen halka intikali vardi. Petrol arama ve petrol alanlarini isletme görevi TPAO tarafindan hükümet destegi ile ve hükümet politikalarina uygun olarak sürdürülecekti.

"Büyük bir bölümü özelestirilebilecek KIT" alt sinifinin son adayi ETIBANK'ti. ETIBANK 14 maden, sekiz fabrika ve 25,549 çalisaniyla boron, krom, bakir, alüminyum ve diger bazi madenleri üretmekle sorumluydu. ETIBANK'in özellestirme öncesinde bir holding haline getirilmesi her grup maden isletmesinin, anonim sirketler dönüstürülmesi tavsiye ediliyordu. Yapilan incelemelere göre dünya rezervlerinin yaridan fazlasinin isletme hakkina sahip olan boron isletmeleri hemen özellestirilebilirdi.

Krom isletmeleri de kolayca özellestirilebilecek durumdaydilar. Bakir isletmeleri uzun vadede, yeniden yapilasma çalismalarindan sonra özellesebilir, alüminyum Isletmeleri ise ancak kiralanabilirdi. ETIBANK'in bünyesinden alüminyum ve bakir isletmelerinin çikarilmasiyla olusacak yeni holdingin hisse senetleri kolayca borsa yoluyla satilabilirdi.

Özellestirmede kullanilabilecek diger bir metotta her isletmenin hisse senetlerinin ayri ayri satisa arz edilmesiydi. Sabit TL'ye göre yapilan analizlerde hem satislarda hem kârda sihhatli bir büyüme göze çarpiyordu. Ayni analizlere göre bakir ve alüminyum isletmeleri ise zarardaydi. Özellestirme öncesinde çözümlenecek problemler devletin dünya üzerinde bir monopol olan boron isletmelerini yerli ve yabanci özel sektöre terk etmeye razi olmasi, krom isletmelerini kârli hale getirmek için elektrigin ucuza temini, bakir isletmelerinin uzun vadede üretime devaminin ekonomik olup olmayacaginin tespiti, alüminyum isletmeleri için ise ucuz elektrik teminiydi. Etibank, dünya boron tekelleri ile büyük bir mücadele vermis ve bu mücadelenin meyvelerini yeni toplamaya baslamisti. Özellestirme ile birlikte boron isletmelerinin bu monopollerin eline geçme tehlikesi belirecekti.

David "özellestirmede birinci derecede öncelikli KIT"lerde özellestirmeyi zorlastiracak bazi problemleri özetledi. Turban, THY ve Usas'in hizmetlerini fiyatlandirmada hükümet direktifleri dogrultusunda hareket etme mecburiyetleri; THY ve Usas'in tekelci durumlari; Yemsan ve Etibank'in devletten gördügü destek; Citosan ve Yemsan'in dogu bölgelerinde kurulu fabrikalari; THY ve TPAO'nun sosyal hizmet olarak az gelismis bölgelere götürdügü hizmetler; Tigem, TPAO ve Etibank'in stratejik özellikleri,  özellestirme islemlerinden önce üzerinde düsünülmesi ve çözümlenmesi gereken konulardi.

Özellestirmesi olanaksiz gibi görünen "özellestirmede üçüncü derecede öncelikli KIT" siniflandirmasina dahil TCDD için de ayni metodolojiden istifade ederek niye özellestirilmede düsük öncelik tasidigini görmekte yarar vardir.

TCDD, yurdumuzda demiryolu isletmeciliginin yani sira Haydarpasa, Izmir, Derince, Bandirma, Mersin, Samsun limanlarini isletmekten sorumludur. ELMS, SIDEMAS ve ADVAS adli tesislerinde dizel ve elektrik lokomotifleri, yolcu ve yük vagonlari ile kendisi için gerekli teçhizati üretir. Liman isletmeleri kârli olmasina ragmen, TCDD genelde devlet tarafindan desteklenir. Tek basina ekonomik bir ünite olarak yasamasina imkan yoktur. Zaten gelismis ülkelerde dahi demiryolu isletmeleri zarardadir ve devlet tarafindan desteklenirler.

TCDD'nin hitap ettigi pazar büyümekte, ancak TCDD'nin pazar içindeki yeri küçülmektedir. Kara ve hava yolu nakliyesiyle gerektigi gibi rekabet edememektedir. Kara ulasim imkanlarinin gelismesi, ülkemizdeki kara tasit araçlarinin sayisinin artmasiyla pazar payi daha da küçülecektir. Pazar payinin artmasi hizmetlerin kalitesinin ve çesitliliginin artmasina baglidir. Bugün için TCDD tarafindan sunulan yolcu ve yük tasimaciligi hizmetleri çagin oldukça gerisindedir.
 
Demiryolu tasimaciliginda tatbik ettigi fiyat politikasi nedeni ile ugradigi zarar, hazine tarafindan görev maliyetinin üzerine %10 bir marj konularak telafi edilmektedir.

Demiryolu isletmesinde kullanilan makine ve teçhizatin degeri çok yüksek degildir. Raylarin çogunun degistirilmesi gerekmektedir. Kullanilan vagonlarin da ortalama yasi yüksektir. Sinyalizasyon ve elektrifikasyon gibi hizmet kalitesini ve güvencesini artiracak önemli sahalarda büyük yatirimlar yapmalidir.

Kârliligina gelince: sabit TL ile hesaplandiginda TCDD'nin gelirlerinin 1980 ile 1984 arasinda %11 azaldigi görülmektedir. Ayni tarihlerde yine enflasyon düzeltmesi yapilan isletme faaliyet kârinda 1980 ile 1984 yillari arasinda belirgin bir gelisme göze çarpmakla beraber bu kârin önemli bir bölümünün TCDD'nin alacaklarini toplamakta basarili olmasi, borçlarini geç ödemesi ve stok malzemenin enflasyondan deger kazanmasindan kaynaklandigi anlasilmaktadir. O tarihlerde limanlardaki rihtim resmi tahsilati hazine tarafindan TCDD'ye terkedilmis ve görev zararlari da hazinece karsilanmistir.

Ortaya çikan tablo müstakbel yatirimcilari cezbedecek bir tablo degildir. Bu nedenle TCDD'nin özellestirilmesinin zor ve hatta imkansiz olduguna karar verilmis ve uygun sinifa yerlestirilmisti.

Diger KITlerde ayni metotla, o günün sartlarina göre incelenmis ve siralamaya tabi tutulmuslardi. David konusmasini bitirince salona bir sessizlik hakim oldu. Özellestirmeye hemen aday olan KITlerin bile bir yigin problemi oldugu ortaya çikmis ve kabarik sayida KIT'in de özellestirilmelerinin hiçte kolay olmayacagi, bazilarini özellestirmenin imkansizligi da ögrenilmisti.

Menkul Kiymetler Pazari

Cengiz Israfil Türk Menkul Kiymetler Pazari'nin kifayetsiz oldugunu anlatarak konusmasina basladi. Türkiye'de yatirim fonlari henüz olusmadigindan özellestirmenin baslangicinda hisse senedi müsterilerinin sahislar olacagini anlatti. 1986 yilinin basinda kurulan Istanbul Menkul Kiymetler Borsasinin gelismesini olumlu buldugunu söyleyerek tahvil pazarinin hisse senedi pazarina göre çok daha aktif olduguna degindi. 1985 yilinda en iyi para kazandiran finansal yatirim aracinin hisse senetleri oldugunu misallerle anlatan Israfil, borsaya önümüzdeki yillarda gelmesi muhtemel tasarruflarla ilgili tahminlerde bulundu. Kisi basina düsen milli gelirin hakikati yansitmadigini, 1968 ile 1983 yillari arasinda Türkiye'ye ithal edilen altinin 514 ton veya o günkü altin fiyatlariyla 2 milyar dolar oldugunu; 1980, 1981 ve 1982 yillari hariç olmak üzere altin ithalatinin her yil devam ettigini, 1983 yilinda yurt disindan altin alimina 395 milyon dolar ayrildigini söyleyerek özellestirmenin gerçeklesmesi için önümüzdeki senelerde yilda 200 milyon dolarin yeterli olacagini, altina ayrilan paranin bir kisminin özellestirmeye akitilmasi halinde  özellestirme programinin kolayca gerçeklesecegini iddia etti. Bütün bunlari gerçeklestirmek için Merkez Bankasi'nin açik pazar operasyonlarini baslatmasini, borsada is yapanlarin sayisinin artirilmasini, bankalar arasi para piyasasinin gelistirilmesini, çesitli mali araçlarin kullanimina baslatilmasini, Sermaye Piyasasi Kanununda degisiklikler yaparak islemlerin basitlestirilmesini ve Sermaye Piyasasi Kurulunun bir denetleyici rolü oynamasini, Istanbul Borsasinin bugüne kadar ki tecrübelerinden istifade ederek gelismesine mani olacak faktörlerin zaman geçirmeden ortadan kaldirilmasini, mali bilgilerin zamaninda açiklanmasini ve bu bilgilerin bütün yurda yayilmasini saglayacak bir telekomünikasyon sistemi kurulmasini tavsiye etti.

Sonuç ve Öneriler

Terry Eccles son konusmayi yaparak USAI, THY ve Turban'in vakit geçirilmeden özellestirmeye hazirlanmasini, bu sirketlerin uluslararasi denetim firmalarinca denetlenmelerini, KITlerin anonim sirketlere dönüstürülmesi için 233 sayili kararnamenin degistirilmesini, KITlere özel sektörün kullandigi yönetim tekniklerinin tanitilip, kullanilmasinin saglanmasini, gerekirse yöneticilerin basarili olmalari halinde basari ödülleri ile mükafatlandirilmalarini, KITlere devlet desteginin tedricen kaldirilmasini, KITlerde gerekli olan yeniden yapilasmanin özellestirmeden önce baslatilmasini tavsiye ederek sorulari cevaplamaya hazir olduklarini belirterek sözlerine son verdi.

Uzun süren bu toplantinin sonunda kimsede tartisma açacak hal kalmamisti. Yorgunluktan veya genel konusmama tutumundan fazla bir tartismaya giren olmadi. Toplantida konusulan konular hakkinda danisma kurulunun görüslerini Ihsan Kavsat bize bildirecek ve bu görüslere göre de nihai raporda degisiklikler yapilacakti.

Toplantida Master Planin, artik pek degismeyecek olan esaslari ortaya konmustu. Özellestirmeden beklentiler, erisilmeye çalisilacak hedefler, KIT analiz teknikleri, KIT siniflandirilmalari, hukuki, sosyal ve muhasebe ile ilgili sorunlar ve bunlarin çözümleri anlatilmisti. Özellestirme Türkiye'de kolayca gerçeklesecek bir islem gibi görünmüyordu. Sermaye piyasasinin gelismemis olmasi bazi ülkelerde oldugu gibi hizla yapilabilecek özellestirmeleri engelliyordu. Hukuki sorunlar ciddiydi. KIT çalisanlari ile ilgili olarak çikarilan sözlesmeli personel yasasinin ihtiyaca cevap vermedigi görüsü belirtilmisti. Nitekim bu yasanin yetersizligi Anayasa Mahkememizin karariyla anlasilmistir. Hükümetin ve KITlerin yapmalari gereken yiginla arastirma, reorganizasyon, kanuni düzenleme ihtiyaçlari ortaya çikmisti. Bu çalismalar ve düzenlemeler yapilmadan özellestirmeye gidilmesi bir hayaldi. Eminim ki yetkililerden bir kismi, tipki çalismanin basinda bize oldugu gibi, KITlerin cesameti karsisinda hayrete düsmüslerdir. Teker teker ele alininca çogu KIT'in bir dev oldugunu hemen her Türk vatandasi bilir. Genellikle bilmedigimiz en büyük otel ve motel zincirinin devlete ait oldugu; Sümerbank'in satis dükkanlari zincirinin dünyanin en büyük satis teskilatlari arasinda sayildigi; Boron'da mevcut rezervlerin %50'den fazlasinin Türkiye'de bulundugu; Tigem'in 4 milyon dekar arazi sahibi oldugu gibi çarpici bilgilerdi. Gazetelerde ve dergilerde kisa haberlerle geçistirilen TSEK'in dogu fabrikalarinin kapasitelerinden istifade edilmedigi, TCDD'nin ray ve vagonlarinin normal ömrünü doldurdugu, çimento fabrikalarinin sebep oldugu kirlilik ve bütün bunlari düzeltmek için gerekli çalismalara ve yatirimlara da bir bütün olarak bakilinca insani ürküten bir tablo ortaya çikiyordu.

Bence birinci ve ikinci toplanti sonrasinda, bu toplantiya katilanlar, KITlerle ilgili görüslerini büyük ölçüde degistirmek zorunda kaldilar. Türkiye'nin KITlerle ilgili bir seyler yapmasi gerektigini, bunun sadece bir politik oyun olmadigini, statükonun muhafaza edilmesinin imkansizlastigini idrak ettiler. Ekonomik sartlarin zorlanmasiyla veya tamamen göz ardi edilmesiyle alinan tesis kurma kararlarinin da ne kadar zararli oldugu açikça ortaya kondu. Milyarlarca liraya mal olmus tesislerin, bölgede talep olmamasi nedeniyle atil kaldigi, devamli zarar ettigi, KIT'in yatirimlara ayiracagi fonlari yuttugu açik açik ortaya çikmasina ragmen maalesef KITlere yanlis yerlere yanlis fabrikalar kurdurma hastaligimiz devam ediyor.

Ortaya çikan diger önemli bir olay da KITlerin özel sektörle yaptiklari ortakliklarla ilgiliydi. Bu ortakliklarin pek çogunun kuvvetli holdinglerle kurulmus olmasi da sasirticiydi. Geri kalmis yörelerde kurulu tesislere devletin KITler araciliyla ortak olmasi, eksik sermayenin tamamlanmasi ve gerekli teknik yardimin saglanmasi açisindan makul karsilanabilir. Kendi basina  yatirimini tamamlamak gücüne ve becerisine sahip holdinglerin tesislerine ortaklik ekonomik yönden ne kadar akilcidir? Mesela TEK'in transformotor üreten bes fabrikadan ikisine ortakligi TEK'e bir sey kazandirmis mi?

Bu toplantiyla Master Plan çalismalari büyük ölçüde tamamlanmis oluyordu. Mayis ayinda bir üçüncü toplanti yapilacak ve nihai rapor DPT teskilatina sunulacakti.

Ikinci Özellestirme toplantisinin bitiminde Morgan Bankasinin birlikte çalistigi ortaklarinin isleri büyük ölçüde tamamlanmis oluyordu. Morgan kendi elemanlariyla özellestirme islemleri ile yabanci ve yerli yatirimcilarin ilgilenip ilgilenmediklerini arastiracak, nihai raporu hazirlayacak ve üçüncü toplanti için hazirliklarini yapacakti. Bizde Morgan Bankasina verdigimiz KIT raporlarinin dokümantasyonlarini tamamlayacaktik.

DPT'ye ve Morgan'a  her KIT için ikiser doküman verecektik. Bunlarin birincisi KITlerden bize verilen bilgiler, ikincisi ise hazirladigimiz KIT raporlarinin son haliydi. Bu islemler de çogunlukla sekreterlik islemleri oldugundan yavas yavas isleri bitiren uzman arkadaslar asli görevlerine dönüyorlardi.

Morgan'cilarin büyük biri kismi ülkelerine dönmüslerdi. Arada sirada David geliyor, bazi ilave bilgiler aliyordu. KIT siniflandirmasi ile ilgili olarak DPT ve danisma kurulu hiçbir noktaya itiraz etmemis oldugundan Morgan'in isleri de hafiflemisti.

Kisa bir süre, Morgan'in istegi üzerine, KITlere müsteri olabilecek yatirimcilari belirleme çalismalari yaptik. Bu çalismayi Morgan birlikte çalistigi her ortaktan ayri ayri istemisti. Türkiye'de KITlere talip olacaklarla ilgili çalismalar çok kisa bir biçimde yapilabiliyordu. En küçük KITler hariç, Türkiye içinde bir KIT'e talip olacak mali güce sahip kisi ve kurulus yoktu. KITlere yerli talip olmamasi, özellestirme problemleri listesine önemli bir problem daha eklemisti. Bu arada Ankara'da bir özellestirme kanunun hazirlanmakta oldugunun dedikodulari kulagimiza gelmeye baslamisti. DPT'nin bir kanun taslagi üzerinde çalistigini Devlet Yatirim Bankasi'nda çalisan arkadaslarimizdan ögrenmistik. Baska kanallardan da özellestirme ile ilgili danismanlik hizmetlerinin Devlet Yatirim Bankasi tarafindan üstlenecegine dair haberler aliyorduk. Halbuki bizim tahminimize göre Morgan bundan sonraki özellestirmelerde de hükümete danismanlik yapmak istiyordu. Kalabalik bir ekiple çalistiklarindan aldiklari ücret tamamiyle uçak paralarina ve otel masraflarina gitmis ve bu isten zarar etmislerdi. Türban'i çok kolaylikla satabileceklerini saklamiyorlardi. Etibank'in özellestirilmesi de onlari heyecanlandiriyordu.

Üçüncü toplanti 7 mayis 1986 tarihinde yapilacakti. Ibrahim Öngüt, Aykut Usman, Ahmet Arzan, Ercan Bogazli ve ben bu toplantida bankamizi temsil edecektik.

Üçüncü Master Plan Toplantisi


© Dundar Aytar, dundaraytar@yahoo.com