Ne Umduk? Ne Bulduk?

Aradan uzun yillar geçti. Bir yigin akilli adam, DPT, önce TKKOIB daha sonra KOI, KITlerde çalisanlar, yerli ve yabanci bankacilar, siyasiler, üniversite profesörleri, gazeteciler, Dünya Bankasi uzmanlari KITleri özellestirmek amaciyla yogun çalismalar yaptilar. Çesitli hükümetlerin, çesitli üyeleri zamanlarinin büyük bir kismini özellestirmeye ayirdilar. Bu yetmiyormus gibi iki özellestirme Devletin adli makamlarini uzun süre mesgul etti. Anayasa Mahkemesi'ni de özellestirme tartismalarinin içine çekmeyi basardik. KITlere sarf edilmesi halinde belki KITlerin az da olsa modernlesmesini saglayacak yiginla para harcandi. Milyonlarca dolar danismanlik parasi ödendi. Sirf bu is için, memnun mesut yasayan çesitli kisileri Türkiye'ye getirdik. Hayatlarini altüst ettik. Sonuçta bir de baktik ki bir arpa boyu yol almisiz. Dogru dürüst, tam anlamiyla özellestirme diye gösterebilecegimiz, master Planda belirtilen hedeflerin hepsine uyan Ansan, Usas ve Çitosan özellestirmeleri var. Usas'in ve Çitosan'in ilk özellestirme karari Danistay tarafindan iptal edildi. Öte yandan elektrik dagitim hizmetlerini, bence özellestirme programi disinda, Istanbul ve Kayseri'de özellestirdik. Bu özellestirmeden kimse, bilhassa elektrik tüketicileri memnun kalmadi. Hos, özellestirme karari da hukuken iptal edildi.

Özellestirme adi altinda azinlik hisse senetleri halka satilan, bazilari blok satisa konu olan tesisler zaten özel tesisler. Bu nedenle durumlarinda bir gelisme olmasini beklemek yersiz.

Petkim, THY, Tüpras gibi KIT'lerin pek az bir bölümü halka satilabildi. Bu sirketler halen KIT statülerini muhafaza ediyor. Yönetimlerinde bir degisiklik olmadi. Pekiyi bu kadar çalisma, bu kadar beyanat, bu kadar kararlilik gösterisine ne oldu? 1983'ten beri her hükümetin programina giren KITlerin özellestirilmesi niye yapilmadi? Nerede yanlis yaptik?

Bence birinci yanlis, özellestirme öncesi çalismalari yapan, özellestirme Master Planini hazirlayan DPT ekibinin daha sonraki çalismalarda görev almamasi ve bu sekilde birikmis bilgi ve tecrübelerin bir anda kaybolmasi. Büyük bir özveriyle ve TKKOIB'ye göre çok kisitli imkanlarla görev yapan bu ekip, özellestirme sorumlulugu TKKOIB'ye verilince tamamen dagitilmistir. Daha önce  detayli olarak anlattigim gibi ekip mensuplari 1984 yilindan itibaren Dünya Bankasinin destek ve yardimlariyla üç büyük sektörde özellestirme ve yeniden yapilanma imkanlarini arastirmis, büyük bir eser olan master plani zamaninda tamamlayarak Hükümete sunmustu. Master Planin hazirlanisinda yapilan temaslarda ortaya çikan fikirler, toplanan bilgiler, analizlerin sonuçlari, degerlendirme metotlari bu sekilde tarihin derinliklerine gömüldü. Özellestirme sorumlulugunun yeni bir kurulus olan TKKOIB'ye verilmesi yerinde bir davranis, ama bu ekip oldugu gibi TKKOIB'ye transfer edilebilir ve çalismalarda bir devamlilik saglanabilirdi. Gerçi Master Planin danisma kurulu üyeleri Süleyman Yasar, Mehmet Çosan ve Mehmet Bilgiç TKKOIB'ye transfer edildiler. Baskan yardimcisi Cengiz Israfil'de Master Plani hazirlayan ekip arasindaydi. Ancak bütün sorumlulugu tasiyan, her türlü bilgi akisini kontrol eden, hükümetle, KITlerle, basinla gerekli diyaloglari kuran ve bu arada özellestirme kadar KIT problemlerini de etüt eden, dünya bankasinin destegini saglayan, danismanlik projelerinin ne sekilde tanimlanacagini, danismanlarin nasil seçilecegini, nasil anlasma yapilacagini ve çalismalarinin nasil denetlenecegini çok iyi ögrenen, dünyanin tüm belli basli danisman bankalarini ve sirketlerini tanimak firsatini bulan, dünyada yapilan özellestirme çalismalarini yakindan takip eden ve bütün bu projeleri büyük bir basariyla tamamlayan kisilerin özellestirmeyle ilgileri bir anda kesildi. Bunlara ilave olarak, iktidar degismeden, özellestirmeden sorumlu bakanlarda degisti. Master Planin hazirlandigi siralarda sorumlu bakan olan Vehbi Dinçerler'in yerine özellestirmelerin baslayacagi sirada Günes Taner atandi. Hükümetler degistikçe sorumlu bakanlar da degisti. Daha önce bahsettigim gibi danisman bankalar da degisti. Böylece hiçbir müessese bastan sona isin içinde bulunamadi, kendini gelistiremedi, devamlilik saglanmadi, bilgiler ve tecrübeler dagildi, kayboldu.

DPT'nin önemli bir eksigi yapilan çalismalardan kamu oyunu haberdar edecek bir mekanizmanin kurulmamasiydi. Sektör çalismalari halka çok az yansidi. Master Plan ise ancak tamamlandiktan sonra halka yansitildi. Halbuki Master Planin niye yaptirildigi, özellestirme nedenleri, karsilasilan sorunlar, KIT raporlari, özellestirmeyi zorlastiran faktörler, özellestirme nedenleri tartismaya açik bir biçimde kamu oyuna zamaninda sunulabilirdi. KITlerin bizim için sembolik degerleri var. Büyük bir çogunluk için KITler Türk sanayisinin yaraticisi. Anadolu'ya fabrika kuran, çalistiranlar onlar. Bugün bile özel sektörün gitmeyecegi yerlerde fabrikalar kurmaya devam ediyorlar. Bu nedenle halkimiz özellestirme konusunda dogru bilgilerle teçhiz edilmeden özellestirmeyi kabul etmez ve özellestirme yapilamaz. KITler kötü demek, onlarin problemlerinden bahsetmek, Devletin KITlerden kurtulmasi lazim geldigini söylemek özellestirmeyi kolaylastirmaz. KITlerin problemlerinden bahsederken onlarin iyi taraflarini da halka aktarmak lazim. Yoksa birkaç talihsiz denemede oldugu gibi kimse özellestirilecek kötü imajli KITlere talip olmaz. Sektör etütleri ve Master Planin hazirlanis çalismalarinda her ara toplantiya basin davet edilmeli, verilen raporlar çogaltilip dagitilmali, konu ile ilgili makale ve Kitap yayimlanmasi tesvik edilmeli, açik oturumlar, konferanslar tertip edilmeli, raporlarin ve diger dokümanlarin bastirilip dagitilmasi saglanmaliydi. Bu sekilde özellestirmenin amaçlari halka anlatilabilirdi. 1984 yilindan baslayarak özellestirme hazirliklari ve özellestirme tartismaya açik ve seffaf bir ortamda yapilabilseydi, üzerinde mutabakat saglayan metotlar gelistirilebilir ve Türk özellestirmesi hedefine daha yaklasmis olurdu.

Danismanlarin dediklerini yapmadik. Bir yigin yerli ve yabanci uzmani yüklü ücretlerle çalistirdik. Ayni isleri baska uzman kuruluslara tekrar ettirdik. Alpet ve Yarpet'in gruplara nasil bölünebilecegi, bölündükten sonra nasil yönetilecegi aylar boyu tartisildi. Sonunda Alpet ve Yarpet'i Petkim bünyesine kattik ve tümünün küçük bir bölümünü halka arz edebildik. Petkim hisselerini uluslararasi borsalarda satilacagina dair bazi haberler ortalarda dolasti. Rothscild'in Fransiz Özellestirmesinden esinlenerek istiraklar için teklif ettigi fon kurma veya açik artirmayla blok halinde satis metotlarini da benimsemedik. Master Plan'dan hiç bahsetmiyorum. Antipatik bir dokümanmis gibi unutuldu, bilen, hatirlayan kalmadi. Bazi danismanlari bosuna çalistirdik, zaman kaybettik.

Özellestirmenin bir numarali amaci "KITlerin serbest piyasa kosullarinda ekonomimizin gelismesine katkida bulunmasi"dir. Bu amaç, ne iktidar ne de muhalefet tarafindan reddedilmemektedir. Amaç birliginden istifade edilerek, zamaninda, özellestirmenin hukuki alt yapisi gerektigi gibi olusturulabilirdi. Hukuki alt yapinin zayifligi nedeniyle iki özellestirme iptal edildi. Kararlarin nasil uygulanacagi herkesi kara kara düsündürüyor. Bundan böyle özellestirmede, istense dahi, yabancilara blok satis yönteminin uygulanmasinda zorluk çekilecegi muhakkak. Özellestirmeye tekrar devam etmeden önce ilk olarak gerekli hukuki alt yapi gözden geçirildi ve tamamlandi. Ama bu hukuki düzenleme tek bir özellestirme kanunu çikarmakla çözümlenecek gibi degil. Daha bir dizi kanunun hazirlanmasi, tartisilmasi ve meclisten geçirilmesi lazim.

Özellestirmenin ne oldugu hakkinda da bir fikir birligine varmamiz gerekli. Özellestirme, bir takim istiraklerdeki azinlik hisselerinin satilmasi demek degil. Bunlar zaten özel sirketler. Bu yol denendiginde, Master Plana göre, özellestirme nedenlerinin 14'üncü ve en düsük öncelikli amacina ulasmis oluyor, sadece ve sadece Devlete gelir sagliyoruz. Kendimizi aldatmaktan vazgeçmemiz ve bu tip operasyonlara özellestirme demememiz lazim. Özellestirme çogunluk hisseleri Devlete ait olan bir isletmede, hisse satisi veya blok satis yoluyla Devletin azinlik hisselerine sahip duruma gelmesi ve fiilen yönetimin baskalarina geçmesi. Petkim, THY, Tüpras özellestikten sonra ne degisti? Çalisma prensiplerinde bir degisiklik oldu mu? Bir tarihte zamanin Tüpras genel müdürü zam karari aldi diye görevden zamanin hükümeti tarafindan uzaklastirildi. Alinan zam karari neticesinde yillik temettü gelirleri artabilecek olan Tüpras'in hisselerine sahip tasarrufçular buna itiraz edemedi. Yani Tüpras piyasa sartlarina uygun hareket etti diye cezalandirildi. Demek ki bir KITin % 51'i Devlet mülkiyetinden çikmadikça özellestirme olmuyor. Bu tip satislarin bir faydasi oldu, borsaya sunulan hisse senedi miktari artti. Buna karsilik çesitli satislar nedeniyle KOI tenkit edildi. Devlet borsaya müdahalecilikle suçlandi.

Özellestirme gelirlerini geregi gibi kullanamadik. Çitosan için yapilan tüm çalismalarda elde edilecek gelirlerin geri kalan çimento fabrikalarin modernizasyonunda, Çitosan'in mali durumunun güçlendirilmesinde kullanilmasi tavsiye ediliyordu. Çitosan, fabrika satislarindan hiç para alamadi. Özellestirme öncesi iyi bir mali yapiya sahip olan Çitosan simdi en borçlu KITler arasinda gözüküyor. Çitosan gibi parçalanip özellestirilen KITlerin satis gelirinin önemli bir bölümünü almalari, bu parayla satilmasinda zorluk çekilen tesislerini modernizasyonda veya borçlarinin tasviyesinde kullanilmasi halinde KIT mali yönden nefes alabilecek, çok pahali krediler kullanmak mecburiyetinde kalmayacak. Tamamen satilan KITlerden elde edilen para baska KITlerin modernizasyonu ve satisa hazir hale getirilmesinde kullanilabilir. Bunlar yapilmadigi taktirde, bilhassa parçalanarak özellestirilen KITleri büyük güçlükler bekliyor.

Aradan geçen süre zarfinda KITlerin özellestirilme sürecinde nasil yönetilecegi konusunda bir model gelistiremedik. Blok satislara takilip kaldik. KITlerin hepsi merkeziyetçi, hepsi Ankara'dan idare ediliyor, her karari Ankara aliyor. Bir fabrikayi ana KIT'ten ayirirsaniz ne yapacagini bilemez duruma geliyor. Geçen yillar zarfinda bu merkeziyetçi idare mekanizmasini kirmak için bir sey yapamadik. Bir tesis veya bir grup tesisi özellestirecegimiz zaman etrafta bunlari blok olarak alacak sirketler veya sahislar ariyoruz. Ancak çogunluk hisselerine sahip kisilerin yönetim sorununu çözebilecegine inaniyor, küçük tasarruf sahiplerine hisseleri dagitirsak tesisin yönetimi ortada kalacak diye korkuyoruz. Ilk önce TKKOIB daha sonra KOI, özellestirilmesi düsünülen sirketlerin önce yönetim kurullarina hakiki sanayicileri ve is adamlari getirerek daha sonra organizasyonlarinda gerekli degisiklikleri yaparak, uygun yöneticiler atayarak bu sirketleri kendi baslarina ayakta kalabilecek, piyasa ekonomisi kurallarina uygun biçimde isletilen kurumlar haline getirmeliydi. Bu sekilde, kisa bir süre sonra sirketin kadrosuna güvenerek, tüm hisse senetleri halka arz edilebilir. Altin hisse kavrami yararli olur ve profesyonel kadronun küçük tasarrufçunun menfaatleri dogrultusunda karar almasi saglanabilirdi. Bu sekilde Devlet, profesyonel yöneticiligi halka tanitarak, model basarili oldugu taktirde yine çok ortakli sirketlerin kurulup dogru dürüst çalismasina, bu sayede sanayilesmemizin hizlanmasina öncülük edebilirdi.

TKKOIB ve daha sonra KOI özellestirilmesi düsünülen bir yigin sirketin, bu arada Sümerbank, Petkim, Eregli Demir Çelik gibi devlerin idaresini devralmak mecburiyetinde kaldi. Bu sirketlerin günlük problemlerini çözmek, yatirim kararlarini almak, yöneticileri atamak gibi önemli sorumluluklar yüklendi. Bu teskilat sirket yönetmek için kurulmus bir teskilat olmadigindan yönetimde bazi sorunlarla karsilasmis olunmasi lazim. Bir sirketi tamamen kontrol altina alabilmek için yönetim kurulunda birkaç üye ile temsil edilmek yetmiyor. Personel yoklugundan bazi hallerde KOI yönetiminden sorumlu oldugu sirketlerde hiç temsil edilemiyor. KITlerin en önemli sorunu reformlar. Çogu KITin ciddi reformlar geçirmeden özellestirilemeyecegi artik bir gerçek. Bu nedenle KOI özellestirme öncesinde, sirketlerinde bazi reform hareketlerine girismek mecburiyetinde. Reform yapabilmek için o sirkete hakim olmak, sorunlarini, teknolojik imkanlarini, pazar payini, finansal problemlerini bilmek, o sirketlerle birlikte yasamak, sirketlerden devamli bilgi akisi saglamak ve bu bilgi akisina uygun kisa, orta ve uzun vadeli tedbirler lazim. Bunu saglamanin en kolay yolu mevcut KIT yöneticileriyle isbirligini gelistirmek, kendi reformlarini kendileri yapar hale gelebilmek. Özellestirme programina dahil KITlerin yetkilileriyle olumlu diyaloglar kurulamadi. KIT yöneticilerinden bazilari özellestirileceklerini KOI danismanlarindan ögrendiler, kendilerine özellestirmeyle ilgili bir zamanlama verilemedi. Sorunlarini çözücü  önlemler alinamadi. Çalisanlar özellestirmenin gerçeklesmesi halinde islerini kaybedecekleri korkusuyla yasadilar. Özellestirme ile baslarina ne zaman, ne gelecegini bilemediler. KIT yöneticilerinin reformlar ve özellestirme ile ilgili çok olumlu katkilari olacagina inaniyorum. Belki kullanilan sistem yanlis. Belki her KITin kendi özellestirme islemini kendisi yapmasi, Ingiliz özellestirmesinde oldugu gibi hem hükümet, hem özellesecek KIT birer danisman atayarak, hem deger hem de özellestirme metodu üzerinde bir fikir birligine varmaya çalisarak, o KITin bünyesine en uygun özellestirmeyi gerçeklestirebilir. Bu taktirde KOI gibi pahali kuruluslara gerek kalmaz, bilgili kisilerden kurulacak küçük bir teskilat özellestirme islemlerini kontrol ederek Devletin çikarlarini korur. Yapilan çalismalara KIT aktif olarak istirak ettiginden seçilen satis yöntemine ve satis fiyatina göre o satisi gerçeklestirmek için gerekli tedbirleri kendi bünyesinde alir. Satis, yöneticiler ve çalisanlar için bir sürpriz olmaz.

Master Plan tatbik edilmedi. Her gelen yönetici bir metodu benimsedi ve özellestirmeyi o metodu kullanarak yapti. Cengiz Israfil Teletas'ta çok basarili bir halka açilma örnegi verdi.
Bülent Gültekin blok satislarda muvaffak oldu. Ökkes Özuygur zamaninda hisse seneti satisiyla halka açilmanin degisik örneklerini gördük. Master Planda tarifi yapilan, daha denenmemis bir yigin özellestirme metodu var.  Elimizde Master Plan gibi bir doküman varken bu dokümana uygun hareket ederek, esnek bir özellestirme sistemi kurabilirdik. Ihtiyaç halinde Master Plan revize edilebilir, ülkenin bugünkü sartlarina uyum saglamayan yerleri degisebilir, gelistirilen analiz metodlari kullanilarak KITlerin özellestirilme öncelikleri, mali ve iktisadi degerlendirilmeleri sik sik yapilarak genel durum görülebilir, özellestirme programina bir dinamizm getirilebilir ve bu çalismalara göre tedbirler alinabilirdi.

Sirketlerin çalisanlara ve yöre halkina satisi gerçeklesemedi. Ülkemizde oldugu gibi bu tip satin almalari finanse edecek kuruluslar yok. Tasarruf seviyesi düsük oldugundan çalisanlarin ve yöre halkinin birlesip bir tesis satin almasini düsünmek ve uygulamak kolay degil. Çalisanlara piyasa fiyatindan daha ucuz hisse seneti satmaya razi olamadik. Ucuz hisse senetlerinin hemen elden çikarilacagindan korkuluyordu. Zaten çalisana satilan az miktarda hisse seneti çogunluk hisseleri  olmadigi taktirde istenilen amaca erisilemeyecek ve çalisanlar kendilerini o fabrikanin sahibi gibi hissetmeyecekler. Tüm özellestirme programinda, bu sekilde, bir örnek var. Adana Kagit Torba Sanayii çogunluk hisseleri Çitosan mensuplarinin kurdugu yardim sandiginca satin alindi. Simdi tesisin sahipleri Çitosan çalisanlari. Bu özellestirmede ne yönetici/yatirimciya ihtiyaç oldu, ne de KOI borsayi karistirmakla suçlandi. Özellestirme hedeflerinin hepsi gerçeklesti. Bu tip örnekleri çogaltilmasiyla hakiki özellestirme hedeflerine kolayca ulasilabilir. Sümer Holding magazalarinin özellestirilmesinde de küçük tasarruf sahiplerini mutlu kilacak bir model yaratabildik. Yüzlerce kisiyi yatirimci yaptik. Bu örnekleri niye çogaltmayalim?

Haksiz rekabet, kartellesme ve tüketicinin korunmasina yönelik kanuni düzenlemeler yapilamadi. Özellestirme sonucu tekeller dogarsa bunun ceremesini halk çekecek. 1994 yilinda TSKB'de gerçeklesen bir toplantiya konusmaci olarak katilan bir Dünya Bankasi uzmani, Sayin Yalçin Baran, Filipinler'de özellestirilen telefon hizmetlerinin sirf bu yüzden kalitesinin bozuldugunu ve sektöre hiç yatirim yapilmadigini, özellestirmeden önce bu hususun muhakkak çözümlenmesi gerektigini anlatti. Bu kanuni düzenlemelerin niye yapilmadigini anlamak zor.

Bankalar ve finansal müesseseler özellestirme konusunda yaratici çözümler üretemediler. Özellestirmeye hep kar amaciyla yaklastilar. Hem kendi adlarini dünyaya tanitacak büyük ve pahali projelerde yer almak istediler hem de risklerini sifira indirmeye çalistilar. Finansal yönden son derece kuvvetli Devlet ortakliklarinin hisse senetlerinden meydana gelecek bir fon kurmaya veya bu fona istirak etmeye yanasmadilar. Çözüm üretemediler. Devletten ücret almadiklari zamanlarda konuyla ilgili hiçbir çalisma yapmadilar. Tesislerin çalisanlara veya yöre halkina satilmasi gibi özellestirme metotlarinin tatbikine imkan yaratacak olan finansman olanaklari yaratmayi hiç düsünmediler. Sadece rapor yazmaya talip oldular. Ama, bu arada, KITleri yüksek faiz oranlariyla borçlandirmak için kuyruga girdiler.

Üniversitelerimiz de farkli bir tutum sergilemediler. Özellestirmenin teorik yapisini olusturmaya çalismadilar. Konferanslara istirak ettiler, ferdi çalismalar yaptilar, ders diye okuttular. Orijinal fikir üretmediler. Dünya üzerinde olan biteni takip etmediler. Hukuki konularda karsilasilacak zorluklari bikmadan usanmadan hükümetlere anlatmadilar.  Özellestirmenin sosyal problemlerine  ve bu problemlerin çözümüne egilmediler.

Is adamlarimiz özellestirmeyi, ilk baslarda, ucuz tesis satin alma firsati olarak kabul ettiler. Stratejilerini bu yönde gelistirdiler. Birbirleriyle isbirligine yanasmadilar.

Simdi Türkiye, hizla devreye sokacagi, yeni bir özellestirme modelini tatbike hazirlanmakta. 1984-1994 arasinda geçen zamani kaybolmus saymamak lazim. Bu yillarda özellestirme artik toplumun haberdar oldugu bir kavram haline  geldi. Bu arada KIT sorunlari devamli büyüdü, finansman açiklari artti, hazine yerine bankalardan finanse edilen müesseseler oldular. Eninde sonunda KITlerin ödeyemeyecegi bu parayi hazine, yani bizler vergilerimizle ödeyecegiz. Bu devrede faizlerin yüksekligi nedeniyle KITler finansman giderlerini ödemekten  kaynak bulup gerekli yenileme yatirimlarini yapamadilar. Yine bu dönemde politik baskinin agirligini hissetmeye devam ettiler. Serbest piyasa sartlarinin geregi koruma oranlari tedricen azaltildigindan dis kaynakli ürünlerle daha ciddi bir sekilde, bazen basarisizca, mücadele etmek zorunda kaldilar.

1993 ve 1994 yillarinda yeni bir olgu ortaya çikti. Sanki Türkiye'de hiç özel tesebbüste ahlaksizlik olmuyormus gibi, Türkiye'nin ahlak problemlerinin pek çogunun faturasi yine kamu sirketlerine kesildi. Temiz toplum için özellestirmenin gerekli oldugu defalarca tekrarlandi. Bu tip olaylar sadece kamu sirketleri arasinda olmuyor ki. Yolsuzluk olaylarinin bir tarafinda kamu varsa, öbür tarafta ise özel sektör var. Hatta bazi usulsüz islemler yaptigi iddia edilen özel sektör kuruluslarinin adi, kamu sirketinin adi degisse bile, ayni kaliyor. Bu sirketler özellesince yöneticilere çesitli yardimlarda bulunduklari iddia edilenler bu aliskanliklarindan pisman olup, özellestirme sonrasi, son derece dürüst davranacaklar sanki. Bu arada KIT'lerde fedakarca çalisan pek çok kisiyi de damgalamis olduk.

Özellestirme durdurulmamali, devam etmeli. Yikici tenkitlere, politik baskilara, çikarcilik iddialarina ragmen devam etmeli. Özellestirilmedikleri her geçen gün KITlerimizden bir seyler götürüyor. Fazla vakit kaybetmeden dinamik bir biçimde, her türlü özellestirme metodunu deneyerek, imkan oldukça tesisleri o tesiste çalisanlara satarak, KITleri özellestirelim. O KITlerde çalisanlarin inandiklari, dogru olarak kabul ettikleri yönetim, pazarlama ve mali politikalari uygulamalarina olanak taniyalim.

Özellestirme gerçeklestigi taktirde özellesen KITlerimizle ögünecegimize eminim.

Anasayfaya Donus


© Dundar Aytar, dundaraytar@yahoo.com