Çitosan Projesi Baslarken

Sayin Vehbi Dinçerler, Odalar Birligi toplantisinda bizi Çitosan Genel Müdür Vekili Dr. Faruk Yagiz'la tanistirdi. Sayin Dinçerler özellestirme kanununun hazirlanmasi ile birlikte KIT genel müdürlerine her KIT'te özellestirme çalismalarinin baslatilmasi hakkinda talimat vermisti. KITlerde bu talimata uygun olarak birer ekip kurmuslar ve konuyu yavas, yavas incelemeye baslamislardi. Çitosan camiasi daha sektör etütlerinden beri özellestirme adayi oldugunu bildiginden bu ise çok ciddi yaklasmis ve Istanbul Üniversitesi Isletme Fakültesi'nin Prof. Mustafa Aysan'in baskanliginda danismanlik yapan bölümü ile Söke Çimento fabrikasinin degerlendirilmesi için bir anlasma yapmisti. Ancak Master Plan çok sayida fabrikanin özellestirmesini ön gördügünden hem özellestirme stratejilerinin saptanmasini, hem de fabrikalarin degerlendirilmesini istiyorlardi. Bu nedenle Türkiye Sinai Kalkinma Bankasi ile bir is birligine gitme olanagini arastirmaya karar vermislerdi. Sayin Dr. Yagiz ile 5 Haziran 1986 tarihinde Çitosan'da bir araya gelip durumu görüsmek üzere randevulastik.

Banka olarak o  tarihe kadar Türk özel sektör çimento fabrikalari ile yogun bir sekilde çalismistik. Çitosan ile Elazig'da kagit torba yapan bir fabrika nedeniyle ortaktik ama Çitosan hakkinda büyük bir bilgiye sahip degildik. Banka'da yine bazi tereddütler olusmaya baslamisti. Biz bu isin altindan nasil kalkacaktik? Morgan bize tesislerin nasil degerlendirilecegini ögretmemisti. Halbuki banka olarak, uzun bir süredir, elimizdeki çok sayida istirakin hisse senetlerinin halka veya kisilere satisinda kullanilacak fiyatlari tespit için sirket degerlendirmelerini yapiyor ve belirlenen fiyatlar üzerinden bu hisseleri halka satiyorduk. Bazen bu islemin tam tersini yapip diger ortaklarin hisselerini aliyorduk. TSKB, o tarihlerde, Türkiye'de aktif olarak sirket degerlendiren, hisse senedi veya komple tesis satan, bazi tesisler için yurt içinde ve disinda müsteri arayabilen, M/A (Mergers and Aquisitions) islemlerini tam olarak uygulayabilen ender bankalardan biriydi. Çitosan'in özellestirme isine son derece güvenle yaklasmamiz gerekiyordu. Öte yandan Master Plan hazirlanmasinda yaptigimiz çalismalarin karsiligini henüz alamamis ve önemli sayilacak tutarlarda harcamalar yapmistik. Devletle is yapmanin ne derece zor oldugunu da görmüstük. Çitosan'in degerlendirmesini kabul ettigimiz taktirde yine büyük bir kadroyu bu ise tahsis edecek, önemli sayilacak seyahat masraflari ile karsi karsiya kalacak, bilgi almakta, ücretimizi tahsilde zorluklar çekecektik. Karsimiza Sayistay onaylari gibi zaman alici bürokratik engeller çikacak, bu engellerin asilma tarihlerini de önceden kestiremedigimizden bu isi yapacak kadroyu uzun bir süre is vermeden atil tutma tehlikesine maruz kalabilecektik.

Sahsen ben ve Ahmet Arzan bu isi almayi çok istiyorduk. Özellestirmenin ilerde banka için ilerde önemli bir gelir kaynagi olacagina ve Çitosan degerlendirmesini de yaparak, yerli ve yabanci bankalara, danismanlik sirketlerine nazaran, önemli bir avantaj elde edecegimize inaniyorduk. TSKB, fonksiyonlarini yitirmeye baslamis bir bankaydi. Bir zamanlar yatirimlarda kullanilabilecek döviz kredilerinin neredeyse tek kaynagi iken hem yatirimlarin yavaslamasi ve banka disinda baska döviz kaynaklarinin yaratilmasiyla birlikte faaliyet sahasi daralmaya baslamisti. Kendimize yeni aktivite sahalari bulmak mecburiyetindeydik. Yeni aktivitelerin basinda yatirim bankaciligi ile bu tip bankaciligin en önemli kolu olan danismanlik gelmeliydi.

Çitosan'i ziyaretimizde Dr. Yagiz bizi çok nazik bir biçimde karsiladi. Yaninda Çitosan'in APK dairesi baskani Ahmet Uzun vardi. Isin kapsami Çitosan'a ait Ankara, Balikesir, Afyon, Söke, Bartin, Çorum, Nigde ve Pinarhisar fabrikalari ile o tarihlerde montaji devam eden Denizli fabrikasinin degerlendirilmelerinin yapilarak satis fiyatlarinin tespit edilmesi, özellestirme olanaklarinin gözden geçirilerek en uygun özellestirme metodunun seçimiydi. Ayrica Bozüyük seramik fabrikasi ile Yarimca Porselen fabrikasi da incelenecek tesisler listesine alinacakti. Özellestirmeye karar verildikten sonra da danismanlik hizmetlerimiz devam edecekti. Bu hizmetler özellestirilecek sirketlerin muhtemel sermaye bünyesinin tespiti, gerekli yasal düzenlemeler konusunda danismanlik, satis sartlarinin belirlenmesi, satis dokümanlarinin hazirlanmasi, alicilarin tekliflerinin degerlendirilmesi ve gerekirse özellestirmeden sonra da Çitosan'a bir süre danismanlik yaparak basarili bir özellestirme operasyonu gerçeklesmesini saglamakti. Bir anlamda TSKB, istenildigi taktirde kendi olanaklarini kullanarak Çitosan hisse senetlerini kendi teskilati araciligiyla satmayi dahi kabul ediyordu.

Dr. Yagiz, Aykut Usman'la bana bir bilgi daha verdi. Anlasma Çitosan ile yapilmayacakti. Müsterimiz Çitosan'in da ortak oldugu ve bir anonim sirket olarak faaliyet gösteren Çimhol, Çimento ve Yan Mamulleri Sanayii Holding A.S. olacakti. Çitosan'da birçok KIT tarafindan uygulamasi yapilan bir yolu seçmis ve kendi danismanlik sirketini kurmustu. Bu sirket araciligi ile kaliteli teknik elemanlarina emekli olduklarindan sonra is verebiliyor, maas seviyelerini daha yüksek tutabiliyor, bir takim bürokratik engellerin isleri yavaslatmasina firsat yaratilmiyor, hatta  Çitosan'in bazi araç, gereç ihtiyaci da bu yoldan karsilaniyordu.

Çimhol, Çitosan'a müteahhit olarak ta hizmet veriyordu. Ayrica özel tesebbüs fabrikalarinin ihtiyaç duydugu hizmetleri de kolaylikla yerine getiriyordu. Zeytinburnu Çimento Fabrikasinin söküm isini üstlendikleri gibi çesitli Çitosan fabrikalarinin kömüre dönüstürülmesi, çimento degirmenlerinin kurulmasi ve filtrasyon tesisleri yapimi da Çimhol'ca üstlenilen isler arasinda sayilabilir. Çimhol, 1986 yilinda Sanayi Bakanligi eski müstesarlarindan Orhan Gök tarafindan yönetiliyordu. Çimhol yetenekli kadrosuyla Çitosan'in Misir Hükümetine teklif ettigi çimento fabrikalarinin projeleri ve teknik teklif dokümantasyonlarinin hazirlanmasi da dahil olmak üzere pek çok projeyi basari ile tamamlamistir. Bizle yaptiklari isbirligi sonucunda çimento tesislerinin degerlendirilmesi islemlerini ögrenip 1989 yilinda özellestirme programina dahil edilen çimento fabrikalarina danismanlik yapan bankalara ücreti karsiliginda bazi tesisleri degerlendirmislerdir.

Dr. Faruk Yagiz'in detayli olarak bize anlattigi projeyi görüsmek üzere ayni gün Çimhol'un yolunu tuttuk ve Orhan Gök'ü makaminda ziyaret ederek bu projede birlikte çalisacagimiz Sacit Ariyürek beyle tanistik. Sacit beyin aktif mühendislik hayati Çitosan'in fabrikalarinda geçmisti. Fabrikalari tüm özellikleriyle bildigi gibi fabrikalarin yöneticilerini de yakindan taniyordu. Çalismalarimiz sirasinda bize çok yardim etti. Orhan Gök bey de müsterek çalismalarimiza çok müspet yaklasti. Tek problemi Çitosan'in çok degisik gruplar tarafindan incelenmesi ve bunlardan bircogunun hizmet ücretlerinin Çimhol tarafindan ödenmesiydi. Türk Özellestirme tarihinde hakikaten Çitosan gibi incelenmis KIT yoktur. Sema Metra ve Tekfen grubu tarafindan yapilan incelemenin hemen sonrasinda Morgan yeni bir inceleme yapmis, Morgan incelemesinden sonra Prof. Mustafa Aysan grubu Söke fabrikasini degerlendirmisti. Daha sonra ortaya TSKB çikmisti. TSKB'nin çalismalari bitmeden bu defa bir Amerikan firmasi, Lehmann Brothers, ayri bir incelemeye baslayacakti. Yanilmiyorsam Istanbul Üniversitesi'nin, TSKB'nin ve Shearson Lehman'in ücretlerini Çimhol ödedi.

Çimhol ile olan müzakerelerimiz, karsimizda bir KIT olmamasina ragmen uzun zaman aldi. Bizim bankaya dönüp teklif hazirlamamiz, bu teklifi Genel Müdürlügümüze ve Hukuk Müsavirimize onaylatmamiz, teklifin Çitosan'la görüsülmesi, Çimhol'a sunulmasi ve teklifin nihai kontrat haline getirilip iki tarafça imzalanmasi 10 Ekim 1986 tarihine kadar devam eden yogun çabalari ve bir yigin Ankara seyahatini gerektirdi. Ama sonunda zor olani basarmis ve bir kontrat imzalamistik.

Kontrat, 11 fabrikanin degerlendirilmesi ve özellestirmeye hazirlanmasi isini, 114  milyon TL karsiliginda yapmamizi öngörüyordu. Ise basladigimizdan itibaren alti hafta içinde 10 milyon, ara raporun takdiminde 14 milyon, nihai raporun takdiminde ise 20 milyon alacaktik. Ilk Çitosan tesisinin özellestirmesinde 50 milyon,ikinci Çitosan tesisinin özellestirmesinde ise 20 milyon daha alacaktik. Daha sonra özellestirilecek her Çitosan tesisi için, Çitosan'in danismanligimizi istemesi halinde 20'ser milyon ücret alabilecektik. Ben, TSKB'den 1988 yili basinda ayrildigimda Çimhol bu paranin ancak cüzi bir kismini ödemisti.

Bu tarihlerde Cengiz Israfil Toplu Konut ve Kamu Ortakligi Idaresi Baskan yardimciligina atanmis ve Morgan Bankasi ile hiçbir iliskisi kalmamisti. Morgan'cilarla son derece iyi bir diyaloga girmemize ragmen Cengiz Israfil ile bir yakinligimiz olmamisti. 16 Ekim tarihinde Çitosan'la yapacagimiz görüsmeden bir gün önce, 15 Ekim tarihinde Cengiz Beyi bir yemege davet ettik. Bu yemek, Cengiz Bey'le ilk defa sosyal bir amaçla bir araya gelisimizdi. Cengiz Bey uzun, uzun bize niye Türkiye'ye geldigini anlatti. Lise yillarindan beri New York'ta yasiyordu. Çok iyi bir uzman olmasina ragmen yillik geliri iyi bir banka memuru geliriydi. Bankasina milyonlarca dolar kazandirsa bile yine ayni parayi aliyordu. Yaptigi isten zevk aliyor ancak tecrübe birikimini daha iyi kullanabilecegini sandigi bir alana geçmek istiyordu. Yeterli tasarruflari vardi. Bu tasarruflar, kendisinin ve ailesinin birkaç yillik masraflarini karsilamaya kafi gelirdi. Sayin Basbakan özellestirmenin basina geçmesini teklif edince maddi kayiplarini hiç düsünmeden isi kabul etmisti. Kisa sürede özellestirmeyi gerçeklestirdigi taktirde maddi kayiplarini kolayca telafi edebilecegi uluslararasi bir kurulusta görev alabilirdi. Basbakan kendisini destekliyor, her istedigi zaman görüsme yapabiliyordu. Bürokrasinin özellestirmeyi geciktirmesine firsat vermeyecekti. Isinin çok zor oldugunun da farkindaydi. Ama bütün bunlara gögüs gerecek ve tarihi bir görevi yerine getirecekti. Cengiz Bey'in o aksam anlattiklarinda samimi olduguna eminim. Hatta tasarruflarinin bu yolda eriyecegi hakkindaki düsüncelerinin büyük ölçüde gerçeklestigine de inaniyorum. Büyük bir öz veri ile yurda dönüyor, Türk vatandasligi için müracaat ediyor ve vatandasligini yeniden kazanmak için, kisa süreli de olsa, askerlik yapmayi göze aliyordu. TSKB'nin Çitosan'la bir anlasma imzalamis olmasindan da çok mutlu görünüyordu. Bu çalismanin özellestirme için atilmis somut bir adim oldugunu söyledi. Birçok yabanci firmanin birtakim özellestirme isleri için Türk Hükümetiyle anlasma yapmis gibi davrandiklarini ama bunlarin hep havada kaldigindan bahsetti. Fabrikalar için bir fiyat tespit edildiginde hemen özellestirmeyi gerçeklestirecegini, bu arada iyi bir fabrikanin doguda kurulu baska fabrikalarla birlikte satilma olanagini da arastirmamizi rica etti. Yemek böylece olumlu bir hava içinde son buldu. Ne gariptir ki Cengiz Israfil, belki de araya giren askerlik hizmetleri nedeniyle, TSKB ile nerede ise tüm münasebetlerini kesti. Çitosan'da yapilan toplantilara istirak etmedi, yardimcilarini göndermedi, çalismalara ilgisiz kaldi. Çalismanin sonunda bir defa TSKB Genel Müdürlügünde bir toplantiya ve bir brifinge istirak etmesini saglayabildik.

16 Ekim'de Çitosan'da yaptigimiz toplantida Balikesir, Söke, Afyon ve Denizli fabrikalarinin çalismalarina öncelik verilmesini kararlastirdik. Bu arada Dr. Yagiz, hükümetin, Çitosan özellestirmesi ile ilgili düsüncelerini bize bildirdi. Çitosan özellestirme sonrasinda elinde hisse tutacak, öncelikle isçilere ve halka satis yapilacak ve kalan hisseler büyük holdinglere satilabilecekti. Çitosan'in hissesi %50'nin altinda olacakti. Yeni teknoloji getirecek yabanci firmalara satisa izin vardi. Tröstlesmeye muhakkak engel olunacakti. Yeni veya yenileme yatirimlarina devam edilmeyecek, bu yatirimlarin yeni sahipler tarafindan yapilmasi saglanacakti. Çitosan özellestirme modeli olarak karma sektör modelini tatbik etmek istiyordu. Adana Çimento fabrikasinin ancak %45'ine sahip olmalarina ragmen fabrikanin kontrol ve yönetimi Çitosan'daydi ve bu fabrika son derece iyi kârlar yaratiyordu. Diger fabrikalarda da böyle modeller kurulabilirdi. Çitosan'cilar, satislardan elde edilecek paralarin da nerelerde harcanacaginin önceden tespitini tavsiye ettiler. Sarf yerleri önceden tespit edilmedigi taktirde Çitosan bu gelirlerden hakkina düseni almayabilirdi.

Ahmet Uzun Bey bütün fabrikalarin bes yillik faaliyet raporlarini, bilançolarini, kâr-zarar hesaplarini ve dokuz aylik mizanlarini teslim etti. Ahmet Beyin ve dolayisiyla Çitosan'in bilgi kaynaklarina dogrusu hayran olmamak elde degildi. Her fabrikanin arizalari, ariza nedenleri, durus saatleri, her türlü sarfiyatlari, isçilik dökümleri, yapilan yatirimlar ve buna benzer isletme ve mali bilgiler, sistemli bir sekilde, süratle genel müdürlüge ulastiriliyordu. Bir anda en iyi tahminlerimizin ötesinde, hacimli ve kullanilabilir bilgi sahibi olmustuk. Geriye bu bilgilerden istifade ederek özellestirmeyi gerçeklestirmek kalmisti.

Çitosan çalismalari için kurdugumuz ekip Insaat Mühendisleri Erkin Erkmen, Can Aksoy; Iktisatçi Saime Özbay; Makine Mühendisleri Kemal Taylan, Dr. Erdal Öztekin, Safa Calayir, Mustafa Miraboglu; Mali Analistler Doç. Dr.Turgut Erdemli, Mehmet Tümer, Selçuk Tugrul ve Necdet Senkal'dan meydana geliyordu. Bu ekibin basinda ben vardim. Ahmet Arzan tüm ekibin danismani, yardimcisi, bilgisayarcisi yani her seyiydi. Kendi aramizda yapilan ilk toplantida zaten çimento sanayi konusunda birçok sektör raporu hazirlamis olan Saime Özbay'in yeni bir rapor hazirlamasini kararlastirdik. Necdet Senkal, sermaye piyasasi ile ilgili kararnameleri, tebligleri ve yönetmelikleri gözden geçirecekti. Turgut Erdemli Indirgenmis Nakit Akimi Metoduna göre deger tespit modeli gelistirecek, fabrikalarin yeniden kurulus degerlerini tespit etmek için Safa Calayir ile Kemal Taylan elimizdeki dosyalari tarayacaklar ve modernizasyonunu finanse ettigimiz Akçimento ziyaret edilecekti. Tüm fabrikalarda Morgan'in mali analiz programini da uygulayarak enflasyonun mali neticelere nasil tesir ettigini arastiracaktik. Fabrikalardan standart bilgi toplamak amaciyla bir soru formu düzenlenecekti.

Yukarda sayilan hazirliklarin yapilmasi çok az bir zamanimizi aldi. Simdi, Çimhol araciligiyla fabrikalardan istedigimiz bilgilerin bize ulasmasini beklememiz gerekiyordu. Bu bilgilerin bir soru formuna dayanarak hazirlanmasinin bazi zorluklari oldugunu da göz önünde tutarak insaat ve makine mühendislerimizi fabrikalari ziyarete gönderdik. Ahmet Arzan, ben ve Ercan Bogazli'da bilgisayar basinda fabrikalarin üretim kapasitelerini, her fabrikanin özelliklerini dikkate alacak bir sekilde hesaplayacak bir model üzerinde çalismaya basladik. Üretim kapasitelerinden hareketle her fabrikanin önümüzdeki yillarda modernizasyon yatirimi yapilmasi veya o günkü durumlarini korumalari halinde ne gibi nakit akimlari yaratabileceklerini incelememiz gerekiyordu. Önümüzdeki yillarin nakit akimlarini da belli bir oranla bugünkü degerlerine indirgeyerek fabrikalarin fiyatlarini bulmayi öngörüyorduk. Deger tespitinde kullanacagimiz ikinci metot ise fabrikalarin yeniden kurulma degerlerini bulup, makul amortismanlar tatbikiyle muhtemel bakiye degerlerini hesaplamakti. Bütün hesaplarimizi bilgisayar araciligi ile yapmayi öngördügümüzden üç tane bilgisayar modeli yaratmak mecburiyetindeydik. Aksi taktirde 11 fabrika için hesaplari elle yapmak çok vaktimizi alacakti.

Akçimento ziyaretine bütün ekip istirak etti. Yeni modernize edilmis, tamamen bilgisayar kontrollü bir fabrikayi gezmek imkanini bulduk. Modern fabrikalarin ekonomik ölçekleri hakkinda bilgi sahibi olduk. Kaliteli çimento yapmanin gerektirdigi ham madde homojinasyonunu, kalite kontrol için otomatik örnek alma sistemleri, bilgisayar kontrolu ve hava kirliligine mani olmak için yapilmasi gerekli yatirimlari görüstük. Ayrica modern tesislerin ürettigi her ton çimento için 100,000 dolarlik bir yatirima ihtiyaç duyuldugunu, ve artik yilda 1,000,000 tonun altinda üretim yapan fabrika kurulmadigini ögrendik. Ton basina 100,000 dolar kriterinden hesaplayarak yola çiktigimizda Çitosan fabrikalarinin degerleri son derece yüksek çikiyordu. Henüz çimento sanayinin inceliklerini bilmedigimizden bu fiyatlar bizi korkutuyor ve özellestirme islemleri konusunda ümitsizlige sevk ediyordu. Bu kriterin, eski fabrikalar için, ne kadar anlamsiz oldugu ilerde meydana çikacakti.

Ahmet Arzan'la birlikte yeniden kurulus degerlerini hesaplamaya basladigimizda bizdeki çimento fabrikalarinin dosyalarindan istifade edebilecegimizi düsünmüstük. Arsivde Akçimento'nun, Yibitas'in, Çimsa'nin dosyalari mevcuttu. Bu dosyalari tetkike basladigimizda islerin hiçte zannettigimiz kadar kolay olmadigini gördük, çünkü her fabrika kapasite ve karakteristikleri bakimindan kendine özgüydü. Ayrica modern fabrikalarin her biri Çitosan fabrikalarina göre kapasite bakimindan daha büyüktüler. Döner firinlarin çaplari aradan geçen zamanda çok genislemisti. Çimento degirmenlerinin kapasiteleri neredeyse iki misliydi. Modern tesislerde prekalsinasyon veya prekalsinasyona geçisi ilerde kolaylastiracak teçhizat vardi. Çitosan fabrikalarindan bir kismi halen fuel oil yakmaktaydi. Modern tesisler kömürle çalisiyordu. Kisaca Çitosan fabrikalarinin sahip oldugu makine ve teçhizatin yeni fiyatlarini bulmanin pek imkani görünmüyordu. Avrupa'da üretici firmalarla yaptigimiz telefon görüsmeleri de Çitosan tesislerinde kullanilan makine ve teçhizatin artik üretilmedigini bizlere göstermisti. Yeni bir metot bulmak mecburiyetindeydik.

Ahmet Arzan her zamanki pratik yaklasimiyla tesislerin kurulusunda yapilan yatirimlardan hareket etmemizi önerdi. Insaat yatirimlarinin bugünkü degerlerinde bir sorun yoktu. Insaat mühendislerimiz, insai tesislerin bugünkü degerlerini hesaplamislardi. Fabrikalarin kurulusu sirasinda yapilan döviz harcamalarini ve harcamanin yapildigi yili biliyorduk. Montaj giderleri, nakliye, sigorta, yükleme bosaltma , tesisat giderleri için yapilan yatirimlar da belliydi.

Aradan geçen süre zarfinda gerek uluslararasi enflasyonun etkisiyle veya normal fiyat artislariyla makine ve teçhizatin alim bedellerinde birtakim artislar meydana geldiginden bu artislarin ortalamasini veren bir endeks bulunabildigi taktirde kolaylikla makine ve teçhizatin bugünkü degerleri hesaplanabilirdi. Endeksi "Chemical Engineering" dergisinde bulduk. Bu dergi uluslararasi piyasalarda çimento, kimya, tas toprak, cam, boya, kagit, petrol, lastik sanayi makine ve teçhizatinda meydana gelen fiyat hareketlerini yillara göre takip ediyor ve her sanayi dali için bir endeks dizisi yayinliyordu. Elimizdeki endeks dizisinin en eski tarihli olani 1943 yilina aitti. Kisaca makine ve teçhizatin alinis yili fiyatlarini, fiyat artis endeksiyle çarparak bugünkü fiyatini kolaylikla bulabiliyorduk. Bugünkü fiyatin TL paritesi ile çarpilmasi makine ve teçhizat maliyetini TL olarak hesaplamamizi
sagliyordu. TL ile yapilan harcamalari Istanbul Ticaret Odasi endeksiyle çarpip bugünkü degeri bulmak kabil oluyordu. Yatirim kalemlerinin toplanmasiyla bir fabrikanin bugünkü yeniden kurulma degeri hesaplanabiliyordu. Yeniden kurulma degerini fabrikanin yipranma degeri kadar azaltilmasiyla bugünkü degeri hesaplayacaktik. Daha önce Sema Metra/Tekfen tarafindan yapilan çimento sanayi sektörü arastirmasinda bir çimento fabrikasinin ömrü 25 yil olarak kabul edilmisti. Çitosan fabrikalari ise 25 yillik ömürlerini tamamlamislardi. Önlerinde en az 25 yillik bir ömür daha gözüküyordu. Fabrikalarin bazilarinda yas sistemden kuru sisteme geçilmis, kapasite ilaveleri yapilmis, hiç degisiklige ugramayan bölümlerinde bile iyi bakim programlarinin tatbiki ile bir kapasite azalmasina yol açacak yipranmalarin önüne geçilmisti. Ayrica Türkiye'de faaliyetine son veren bir çimento fabrikasi, Zeytinburnu Çimento Fabrikasi, vardi. Bu fabrikanin da faaliyetini tatil etmesi artik sehir içinde kalmasindan ve çevreye zarar vermesinden kaynaklaniyordu. Kartal Çimento, Darica Çimento gibi tesisler Cumhuriyetin ilk yillarindan beri üretime devam ediyorlardi. Bu nedenle hesaplarimizda 50 ve 75 yillik ömürler kabul etmeye karar verdik.

Bir çimento fabrikasinda, üretime tas ocagindan getirilen taslarin konkasörlerde kirilmasi ile baslanir. Belli bir ebatta kirilan taslar farin degirmeninde daha da küçültülerek döner firinlara gönderilmeye hazir hale getirilir. Farin degirmenlerinin sulu ortamda çalismalari halinde döner firina yas farin gönderilir ki bu sisteme yas sistem denir. Taslarin susuz ortamda kirilmalari ve kuru olarak döner firina gönderilmeleri haline de kuru sistem denir. Döner firinlarin kömürle çalisanlari, firinda yakilacak kömürün de ögütülmesi, belli ebata getirilmesini, kurutulmasini gerektirir. Döner firinin bir ucundan farin diye adlandirdigimiz kirilmis ve belli ebada getirilmis kalker taslari, öbür uçtan ise kömür, özel yükleyiciler tarafindan yüklenir ve kömür ateslenir. Farin, döner firinin içinde yavas yavas harareti gittikçe artarak ilerler ve sonlara dogru reaksiyon sicakligina ulasarak klinker haline dönüsür. Yanma sirasinda olusan sicak gazlarin isisinin kaybolmamasi için bu gazlar, farini, firina girmeden önce reaksiyon isisina kadar isitmakta kullanilir ki bu olaya prekalsinasyon adini vermekteyiz. Ayrica bazi modern tesislerde kömür degirmeninde kömürün nemini azaltacak tertibatlarda kullanilmaktadir. Klinker, çimentonun ana ham maddesi olmakla beraber özellik bakimindan suyla reaksiyona girmez. Bu nedenle uzun süreler açik yerlerde depolanabilir. Klinkerin alçi tasi ile birlikte özel degirmenlerde ögütülmesi ile çimento olusur. Ögütme sirasinda bu karisima tras diye isimlendirilen kil veya yüksek firin artiklari karistirilirsa elde edilen çimentoya trasli veya katkili çimento denir. Daha sonra bu çimentolar silolara alinip paketlenir veya dökme olarak satilacaksa özel araçlara doldurulur. Çimento üretimi basit bir üretim gibi gözükmesine ragmen tasinan ham ve yardimci maddelerin fiziki özellikleri, malzemelerin agirliklari, döner firinlarda meydana gelen yüksek isi, baca gazlari, toz ve isinin geri kazanilmasi için gerekli tesisat, tesisleri pahali ve komplike yapmaktadir.

Fabrikalar soru formlarini cevaplandirdiktan sonra bu bilgileri iki ana modelimize yüklemeye basladik. Ilk denemelerimiz bize kapasite hesaplayan modelimizin gelistirmeye muhtaç oldugunu ortaya koydu. Model, bir çimento fabrikasinin çalismasini neredeyse bire bir biçimde bilgisayar ortamina geçiriyordu. Ilk olarak tas kirma konkasörü ile baslayan analiz, paketleme makineleri ile son buluyor ve üretimden hareketle sinai maliyetleri hesapliyordu. Çimento fabrikalarinda mükemmel bir raporlama sistemi oldugunu bulmustuk. Her makinenin durusu, durus süresi, durus nedeni, üretim miktari çalisma vardiya ve günleri son üç yil için belliydi. Bu verilerden hareket ederek makinelerin kapasitelerini sihhatli bir sekilde tespit etmemiz mümkün oluyordu. Her üretim merkezi için yapilan kapasite hesaplarinin birbirleriyle uyumunu da hesapliyorduk. En düsük kapasiteli birim fabrikanin tüm kapasitesini belirleyen birim oldugundan diger birimlerdeki kapasite fazlaliklari ortaya çikartiliyordu. Genel olarak çimento sanayiinde çimento nakledilmez, ancak bazi hallerde klinker uzun mesafelere tasinabilir. Bu nedenle klinker fazlasi olan çimentolar, fazla klinkerlerini çimento degirmen kapasitesinde fazlalik olan fabrikalara gönderirler. Modelimizde her fabrikanin ne kadar klinker alacagi veya satacagi otomatik olarak hesaplandigi gibi fabrikanin genel üretim dengesini yükseltecek darbogazlara da dikkat çekiliyordu. Modelimiz, nihai ürünlerin üretim miktarini tespit ettikten sonra sinai maliyetlerin hesabina geçiyordu. Ilk önce klinkerin sinai maliyeti daha sonra da çimentonun maliyeti, torba ve dökme olarak ayri ayri hesaplaniyordu. Programa dar bogaz giderici birimler ilave edilmesinden sonra yapilan sinai maliyet hesaplari da bize yatirimlarin cazibesini gösteriyordu. Modelde hesaplan sinai maliyetler ayrica indirgenmis nakit akimiyla hisse senedi degeri tespit eden modelin de önemli bir girdisini teskil ediyordu.

Ahmet Arzan ve Ercan Bogazli yogun çalismalar sonucunda modele hakiki üretim maliyetlerini hesaplatmaya muvaffak oldular. Bunu basarmak için saatlerce bilgisayarla ugrasmak, lotus programinin tüm inceliklerini kullanmak mecburiyetinde kaldilar.

Arkadaslarimiz üretim modeli ile ugrasirken Doç. Dr. Turgut Erdemli Indirgenmis Nakit Akimi modelinin esaslarini belirlemis ve birlikte programlamaya baslamistik. Turgut beyin modeli hesaplamaya fabrikanin veya sirketin net sabit kiymet degerini hesaplamakla basliyor, önümüzdeki on yil içinde yapilacak yatirimlari, bu yatirimlarin finansmanini da hesaba katarak finansman tablolarini hazirliyor, sinai maliyetlerin ve öngörülen satis programinin kullanilmasi ile sirketin bilançosunu hazirliyor ve buradan hareketle yillik net nakit akimini hesapliyordu. Önümüzdeki yillarin nakit akimlarinin bugünkü degere indirilip toplanmasiyla da o tesisin ilerde yaratacagi degere göre müstakbel alicilardan istenilmesi gereken deger ortaya çikariliyordu.  Turgut bey, modelin hazirlanisinda sabit fiyat analizleriyle de yetinmedi. Modele enflasyonun etkilerini hesaplayacak bir bölüm ilave etti.   On yillik nakit hesaplarini hesaplayan ve bunlari bugünkü degerine indirgeyen model esasinda on yillik proforma bilançolari ve kâr zarar hesaplarini, ayrica nakit akimlarini da tablolar halinde hazirliyordu. Model, bir degerlendirme modelinin yaninda, bir simulasyon modeli olma özelligini de kazanmisti. Bu kadarla da yetinmedi. Çimento fabrikalarinin hemen hepsinin yatirima ihtiyaç duyduklarini bildiginden modele yeni yapilacak yatirimlari degerlendirmeye dahil edebilme olanagi tanidi. Bu sekilde yatirim öncesi ve yatirim sonrasi fabrika degerleri, yatirimlarin sinai ve ticari maliyetlere ne sekilde etki yapacagi hesaplanabiliyordu. Kanimca bu model degerlendirme ile ilgili bugüne kadar hazirlanmis en iyi modellerden biri belki de en iyisidir. Daha sonra birlikte çalistigim danisman bankalarin ve uluslararasi danismanlarin hiçbirisinin bu kadar ayrintili modellere sahip olmadigini gördüm. Neticede hiçbir degerlendirme raporu TSKB'nin raporlari kadar degisik alternatif ihtiva etmedi, tüm olanaklar incelenmedi.

Çalismalarimizda kullanacagimiz metodoloji ortaya çikinca, Aralik ayinda, Çitosan'da bir toplanti yaptik. Çitosan zaten her ay tüm fabrika müdürlerinin katildigi bir Ankara toplantisi tertiplemektedir. Genel müdürlügün her türlü teçhizata sahip bir toplanti salonu vardir. Bu toplantida Genel Müdürlük yöneticilerine ve fabrika müdürlerine özellestirmenin ne oldugunu, Çitosan'in özellestirilmesinden neler beklendigini, çimento sanayinin genel gelisme trendlerini, teknik ve mali degerlendirme metotlarimizi anlattik. Her türlü soruya cevap vererek düsünce tarzlarimizda bir paralellik saglamaya çalistik ve bizleri acimasizca tenkit etmelerini istedik. Karsimizdaki dinleyiciler  yillarini çimento sanayine vermis uzmanlardi. Çimento konusunda bizim bildiklerimizden çok daha fazlasini biliyorlardi. Onlarin düzeltmelerine ve yol göstermelerine muhtaçtik. Toplantida iki tarafta birbirlerini daha iyi tanima firsatini buldular.

Istanbul'a döndükten sonra elimizdeki modellere veri girerek ilk neticeleri almaya basladik. 28 ocak tarihinde Cengiz Israfil TSKB'yi ziyaret etti. Cengiz Israfil artik resmen TKKOIB'YE Baskan Yardimciligina atanmisti. Cengiz beye kisaca yapilan isler hakkinda bilgi verdik. Verilen bilgilerden etkilenmis olacak ki ertesi gün bir brifing tertiplenmesini rica etti. 29 Ocakta yapilan brifinge yardimcilari Mehmet Çosan, Mehmet Bilgiç ve Süleyman Yasar'la birlikte geldi. Çitosan toplantisinda kullandigimiz materyalden istifade ederek metodolojiyi en ince teferruatina kadar anlattik. Bu isin sorumlusu olarak yapilan çalismalardan çok etkilendigini anlatti. Cengiz beyi ve yardimcilarini bir daha TSKB'de görmek kismet olmadi. TSKB raporlarinin son halini gördügünü tahmin etmiyorum.

Çitosan'la iki toplanti daha yaptik. Mart 1987'de ilk degerlendirmelerimizi Çitosan'a takdim ettik. Bu arada degerlendirilmesi istenen fabrikalarin sayisinda degisiklik oldu. Ankara, Afyon, Balikesir, Denizli, Pinarhisar ve Söke nihai raporlarda ele alindilar. Raporlarin en son  seklini 1987 yilinin  Temmuz ayinda Çitosan'a teslim ettik. Çitosan'a Temmuz ayinda sekiz adet rapor sunduk. Bu raporlar sirasiyla Degerlendirme Raporu, Degerlendirme Raporu Ekleri, Çimento Pazari ve Pazarda Beklenen gelismeler, Afyon, Balikesir, Denizli, Söke, Ankara ve Trakya fabrikalari inceleme raporlariydi.

Tesislerin halka arz fiyatlarini hesaplayabilmek için çesitli araci kuruluslarin fiyat tespit metodlari incelenmis ve bu kuruluslarin sirket degerlerini temettü orani, bedelsiz hisse senedi olanagi ve rüçhan hakki gibi yari spekülatif faktörlerden hareketle olusturduklari anlasilmisti. IMKB'de 1981-1986 döneminde islem gören hisse senetlerinin fiyatlarindan da hareket ederek tahmini fiyatlar bulunmustur. 1986 yilinin hisse senetleri fiyatlari bakimindan kötü bir yil oldugunu da belirtmek lazim. Buradan çikan sonuç ise 1987 yilinda hisse senetlerinin halka arzinin gerek borsa fiyatlari gerekse borsa hacmi bakimindan geçerli bir özellestirme metodu olmadigi seklindeydi.

Raporun ikinci bölümü Çitosan'in özellestirme stratejisiyle ilgiliydi. Devletin özellestirme sonrasinda ne kadar hissenin halka intikal edecegine, ne kadarinin kamuda kalacagina ne kadarinin ise blok olarak satilacagina karar vermesi gerekliydi. Kamu kendine çogunluk hisselerini ayirmayi istemesi halinde bu islem bir özellestirme olmayacakti. Blok hisse almaya talip olacaklarin yönetim haklarini elde edecek bir çogunluk isteyecekleri yapilan görüsmelerde belli olmustu. Özellestirilecek fabrikalarin hisselerinin çok dagilmasi bir yönetim sorunu ortaya çikaracakti. Halka açik olarak kurulan sirketlerde yönetimin ne büyük bir problem oldugu görülmüstü. Bu nedenle TSKB iki asamali bir özellestirme teklif etmekteydi. Önce çogunluk hisseleri blok satis yöntemiyle bir gerçek kisi veya sermaye grubuna,indirgenmis nakit akimi yöntemi ile saptanan bir fiyattan satilacak, daha sonra elde kalan hisseler piyasada bulabilecekleri fiyatlar üzerinden halka intikal ettirilecekti. Hisselerin %51'inin blok halinde satilmasini, %49'unun da halka arzini teklif etmistik. Ayrica blok satisi cazip kilabilmek için vergi avantaji yaratacak sekilde yeni bir anonim sirket kurulmasini, ve en önemlisi, nispeten az kapasite artirici yatirimlarin devlet tarafindan yapilmasindan sonra en az %60 daha yüksek degerlerle satisin gerçeklesebileceginin de altini çizmistik.

Raporun son bölümü halka arz sirasinda takip edilecek stratejilerle ilgiliydi. Bu bölümde satisa bir anda tüm hisselerin sunulmamasi, hazine bonosu ve tahvillerin büyük oranlarda piyasaya sürülmedigi bir zamanda halka arz isleminin yapilmasi, halka arzin fiyatlandirma güçlükleri nedeniyle dilimler halinde yapilmasi, muhtelif tasarruf gruplarinin hedef olarak alinmasi, çalisanlara, fabrika bayilerine, çimento kullanan kuruluslara ve yöre halkina öncelik taninmasi, halka arzda kesin üstlenme veya kismi üstlenme yoluyla (underwriting) bir veya birkaç araci kullanilmasi, bu aracilarin fiyatlarin çok düsmesine veya çikmasina karsi düzenleyici tedbirler almalari (market maker) gibi o gün için bilinmeyen veya daha önce tatbikati Türkiye'de gerçeklesmemis bazi noktalarin alti çizilmekteydi. Hatirlamak gerekir ki o tarihlerde TELETAS halka arz edilmemisti. Yatirim fonlari daha kurulmamisti. Üstlenme (market making) bankalar ve araci kuruluslar için yabanci terimlerdi. Bir ölçüde, TSKB, daha sonra tatbik edilecek bir yigin stratejik önlemi borsanin ve borsaciligin çok zayif oldugu bir dönemde ortaya koyuyordu. Teletas özellestirilmesinde yukarida sayilan önlemlerden birçogu tatbik edildi. Bu islemlerin neler oldugunu ögrenmek için yabanci uzmanlara bir yigin dolar ödendi. TSKB mensubu bir avuç uzman, yabanci bankalara danismadan, yurt disina gezilere çikmadan, mantiklarini, bilgilerini ve tecrübelerini kullanarak ne yapilmasi gerektigini ortaya koydular.

Bu arada Sayin Dinçerler'in direktifleriyle kurulan KIT özellestirme komisyonlari özellestirme stratejilerini belirlemeye çalisiyorlardi. Çalismalar, hükümetin özellestirmeye verdigi öneme göre hizlaniyor veya yavaslatiliyor, hiçbir KIT kendini hemen özellestirme adayi haline getirecek bilgiler üretmemeye dikkat ediyordu. Özellestirme komisyonlarinin bilgi almak için basvurulan yer genellikle ya TSKB veya Prof. Dr. Mustafa Aysan'in grubuydu. Biz elimizden geldigince KIT mensuplarini özellestirme konusunda aydinlatmaya çalisiyorduk. 26 Subat 1987 tarihinde SEKA'da bir toplanti düzenleyerek özellestirme ve degerlendirme metotlarini anlattik. O zamanlar Türkiye Gübre Fabrikalari A.S.'nin genel müdürü olan Sayin Sedat Yildiz'in daveti üzerine önce Ankara'ya sonra Gemlik Gübre Fabrikasina giderek yetkililerle görüstük ve Gemlik fabrikasinin degerlendirmesi için bir teklif sunduk. Dr. Aysan bizden de düsük bir fiyat teklif ederek bu degerlendirme projesini aldi. Ayni tarihlerde Petkim'in daveti üzerine Yarimca'ya gittik. Orada Karbon Siyahi fabrikasinin bir uluslararasi firma tarafindan satin alinmak istendigini ögrendik. Vehbi Dinçerler olaya müspet baktigindan  satisin gerçeklesmesi için talimat vermis ve Petkim mensuplari panige kapilmislardi. Petkim, Master Planda hemen özellestirilecek KITler listesinde olmadigindan hiçbir hazirliklari yoktu. Olayin sanildigi kadar kolay olmadigini Petkim yöneticilerine izah ettik. Karbon Siyahi fabrikasi Yarimca tesislerinin pek çok imkanindan faydalanmaktaydi. Tek basina satildigi taktirde bu hizmetler ücreti karsiliginda fabrikaya saglanacakti. Liman, buhar santrali, elektrik sistemi, atik su sistemi müsterek kullanilacakti. Uzun, uzun incelemeden bu konuda bir karar verilmesi ilerde büyük problemlere yol açacakti. Belki bu problemlere bir çözüm bulunamadigindan Karbon Siyahi fabrikasi satilamadi.

Çitosan Çalismasi Biterken


© Dundar Aytar, dundaraytar@yahoo.com