Giris

Son yillarda ülkemizde en çok tartisilan konulardan biri özellestirmedir. 1986 yilindan beri basinimizda hemen her gün özellestirmeyle ilgili yazilar yayinlanir. Tertiplenen seminer, konferans veya panellerin çogunun konusu yine özellestirmedir. Büyük Millet Meclisi'nin müzakerelerinde sik sik özellestirmeden konusulur, hatta hükümet bunalimlarina yol açar. Koalisyonlarin gelecegini özellestirme tayin eder. Bir çok yerli ve yabanci banka, danismanlik kurulusu, denetim sirketi özellestirme islemlerini üstlenebilmek için özel bölümler olusturup birbirleriyle amansiz mücadelelere girerler. Özellestirme islemlerini yürütmek için büyük paralar harcanarak organizasyonlar kurulur, gereksiz masraflar yapilir.

Özellestirmenin Türkiye'nin ekonomik gelisiminde önemli bir devre oldugu iddia edilir. Özellestirmenin amaci hakkinda da bir görüs birligi yoktur. Bazilarina göre özellestirme halkimizin bin bir zorlukla tasarruf ettigi paralarla kurulmus olan tesislerin yok pahasina elden çikarilmasidir. Genç Cumhuriyetin çok zor sartlara ragmen yabancilara açmadigi is sahalarini gereksiz bir tarzda yabancilara devretmektir. Stratejik konumda olan sanayilerdeki devletin kontrolunu sifira indirmektir. Devlet tekeli yerine yabanci veya yerli tekelleri getirmektir. Güçlü sendikaciligi ortadan kaldirmak ve yüz binlerce isçiyi güvencesiz birakmaktir. Devletin isveren oldugu alanlarda binlerce isçiyi issizlestirmektir. Çok kiymetli tesisleri çok ucuza siyasi yandaslara devretmektir. Devletin saglamakla görevli oldugu sosyal nitelikli bazi hizmetlerin özellestirme sonrasi iptalidir. Rekabet gücü olmadigi iddia edilerek bazi sanayi tesislerinin kapatilmasi ve bu tesislerde üretilen ürünlerin ithali yoluyla disa bagimliligin baslamasidir.

Bir baska gruba göre özellestirme Türkiye'nin ekonomik gelismesinin baslangici olacaktir. Devlet kibrit ve ayakkabi yapmamalidir. Devlet hiçbir sey üretmemeli asli görevi olan egitim, saglik ve güvenlik konulariyla alt yapi yatirimlarina kaynak tahsis etmeli ve sadece bunlardan sorumlu olmalidir. Devlet adamlarinin zamanlari fabrika yönetimine harcanmamalidir. Yurdumuzdaki tüm tesisler piyasa ekonomisi kurallarina göre isletilmelidir. Zarar eden tesisin iflas etmesine olanak saglanmali, kiymetli fonlar zarar eden tesisleri hayatta tutmakta kullanilmamalidir. Yatirim kararlari çabuk alinmali ve idari mekanizmalarda çok baslilik giderilmelidir. Çok çalisana çok para, az çalisana az para verilmelidir. Politikacilari memnun etmek için tesislerin isçi deposuna dönüstürülmesi durdurulmalidir. Yeni tesislerin kurulus yeri seçiminde politik amaçlara önem verilmemelidir. Ham madde olmayan yerlere oy kaygisiyla tesis kurulmasina mani olunmalidir. Yöneticilere, politikacilar, dokunamamalidir. Yönetim kurullarinda isten anlayan sahislar bulunmalidir. Devlet ürün fiyatlarina müdahale etmemelidir. Her türlü koruma kaldirilmalidir. Yeni teknolojilerin uygulanmasi saglanmalidir. Hazine, KIT yükünden kurtulmalidir.

Özellestirme hakkinda yurdumuzda bir kutuplasmaya dogru gidilmekte. Özellestirmeye tam olarak, can-i gönülden itiraz edenlerin sayisi az. Partiler özellestirmeyi hemen reddetmiyorlar. Özellestirme biçimine itiraz ediyorlar. Kutuplardan biri tam ve ne pahasina olursa olsun özellestirme isteyenler. Öbür kutupta ise özellestirmenin kendi koyduklari ve açiklamadiklari sartlara göre yapilmasini isteyenler. Özel sektör, devlet tatbik ettigi taktirde, acimasizca tenkit ettigi yollarla daha da özellesiyor. Devletin çimento fabrikalarini özellestirmesini tenkit edenler kendi tesislerini yabanci ortakliga açiyorlar. 50'li yillardan beri yabanci sermaye gelsin diye ellerinden geleni yapanlar özellestirme ile bazi kamu sirketlerin yabanci sermaye eline geçmesine karsi çikiyorlar.

Özellestirme gerçekten lazim mi? Devlet özellestirmeden ne bekliyor? Bir KIT nasil özellestirilmeli? Fiyati nasil tespit edilmeli? Özellestirme kanunlara uygun mu? Daha da önemlisi Özellestirme nedir? Yillardir Türkiye bu sorularin cevabini ariyor. Aslina bakarsaniz bu suallerin cevaplari çoktan verilmis. Uzun süren ciddi çalismalar yapilmis. Kimse ya hatirlamak istemiyor veya hiç bu çalismalardan haberi olmamis.  1988 sonlarindan baslanarak özellestirme fiilen tatbik ediliyor. Tatbikat daha önceden belirlenmis bir takim prensipler ve metotlar olmasina ragmen bu metot ve prensiplere göre yapilmiyor. Nedir bu prensipler ve metotlar? Bilenlerin sayisi az ve bilenler bilmeyenlere ögretemiyor. Prensipler ve metotlar bilinmeyince bunlarla ilgili tartismalar da, bilimsel esaslara dayali yapici tenkitler de, yapilamiyor.

1989'un sonlarina dogru Toplu Konut ve Kamu Ortakligi Idaresi yeni bir özellestirme sistemini, Ankara'da tertiplenen bir panelle, tartismaya açmaya çalisti. Konusanlar genelde özellestirmenin gerekli olup olmadigini tartistilar. Yeni özellestirme sistemi hakkinda söz alan olmadi. Niye? Bence kimse diger özellestirme metotlarini iyicene bilmiyordu. Bu nedenle yeni özellestirme sistemi hakkinda söyleyecek bir seyleri, enteresan bir mesajlari yoktu. Bugün de durum ayni.

Özellestirmenin hazirlik safhalarinda çalisanlarin hiçbirisi simdi is basinda degil. Bakanindan uzmanina kadar bu ekip birkaç kere degismis. Hazirlanmis raporlari tam olarak tedarik etmekte kolay degil. Özellestirmeyle yakindan ilgilenmis kimselerin yazdiklari kitap ve makaleleri de bosuna aramayin. Herhangi bir kütüphanede özellestirme ile ilgili popüler kitap ararsaniz Profesör Mustafa Aysan'in 1970'li yillarin sonuna dogru yazdigi bir kitap ile genç gazeteci Hulki Cevizlioglu'nun bir kitabini bulabilirsiniz. Geçenlerde bir gazete özellestirme konusunda yazilan kitaplarin, yapilan arastirmalarin tam listesini verdi. Hepsi 20 civarinda. Bunlardan büyük bir kismi sendikalarin veya derneklerin yaptirdiklari arastirmalar. Bizim Kitap okuma aliskanligimizin olmamasi gibi düsüncelerimizi, deneyimlerimizi yazip bunlari toplumla paylasma aliskanligimiz da pek yok. Türk özellestirmesinden bahseden bir bölüm ihtiva eden yabanci dilde ilk kitabi da 1988 yilinda bir Harvard profesörü yayinladi.

Özellestirme bizde dünya modasina uygun olarak baslatilmis degil. Son derece mantikli, birbiri arkasina cereyan eden olaylarin olgunlastirdigi bir düsünce tarzi. Baslangici çok eskilere uzaniyor. Konu tartisilirken bunlari da göz önünde tutmakta fayda var.

Özellestirme nasil basladi, ne gibi çalismalar yapildi? Bu çalismalarda kullanilan metodoloji neydi? Çalismalar hangi konulari kapsadi? Çalismalari yapanlar kimlerdi? Islerinde ehil miydiler? Ciddi bir çalisma yapildi mi? Yapilan çalismalar ciddi bir sekilde denetlendi mi? Konulari kimler tartisti? Tartismalar yeterli miydi? Çalismalarda ortaya konan önerilerle ilgili neler yapildi? Önerilerden hiç benimsenenler oldu mu?  Bu sorularin cevaplarini bulabilmek çok zor. Artik ekip dagildigindan çalismalarin tekrari da imkansiz. Halbuki özellestirme gibi kritik bir konu üzerinde yapilmis çalismalarin devamli güncellestirilmesi lazim. Çalismalar sirasinda Türkiye'de ilk defa tatbik edilen bazi yaklasimlar, metotlar, modern analiz yöntemleri var. Bu is için gelistirilmis ve yetkililere teslim edilmis bilgisayar programlari var. KITlerde denenen ve özel sektörün de isine yarayacak bazi inceleme sekilleri var. Modern bir toplum olarak neden bunlardan istifade etmeyelim? Niye bir bilgi birikimine sahip olmayalim?

Bütün bunlari düsününce özellestirmenin baslarindan beri devamli ve kesintisiz bir sekilde 1991 yili sonuna kadar görev almis biri olarak bu sorularin cevaplarini vermenin bir görev oldugunu düsünmeye basladim. Kisaca birisinin özellestirme hikayesini anlatmasi gerektigine inandim ve bu inançla yola koyuldum. Ortaya bu kitap çikti.

Ben, Türk dilini tüm güzelligi ile kullandigini iddia edenlerden degilim. Yazdiklarimin edebi bir yani yok. Zaman zaman sikici detaylara girdigime inaniyorum. Bunun sebebi de kitabin iki amaçli olmasindan. Birinci amaç yasadigim hadiseleri aksettirebilmek. Ikinci amaç ise çok çesitli çalismalarda kullanilan metodolojileri ve analiz tekniklerini okuyuculara tanitmak ve bunlarin zaman içinde unutulmamasini saglamak.

Eger kitap bu amaçlara ulasmami saglarsa çok mutlu olacagim.

                                                  Dündar Aytar
                                                  Eylül 1992


Kitabin yazilisinin bitirilmesinden yayinlanmasina kadar iki yildan biraz daha fazla bir zaman geçti. Aradan geçen sürede özellestirmedeki gelismelere baktigimda Kitap içerigini degistirmeme gerek olmadigini gördüm. Evet, bu arada bazi KITlere bagli ortakliklarin özellestirilmesi saglanmis, Çitosan fabrikalarinin büyük bir kismi satilmis, Türk Süt Endüstrisi Kurumu ve Et Balik Kurumunun özellestirme ihaleleri yapilmis ama bu iki KIT'in özellestirilmeleri malum sebeplerden ötürü gerçeklesememis. Haksiz olarak özellestirmenin yapilamamasinin en büyük suçlusunun Anayasa Mahkemesi oldugu görüsü kuvvet kazanmis. PTT'nin T' sinin satisi 90'li yillarin sonuna ertelenmis gibi. Karmasa devam ediyor.  Hikaye ayni hikaye. Iki koca yil daha geride kalmis. Kamuoyu neredeyse özellestirme tartismalarindan bikmis, özellestirilsin de nasil olursa olsun diyor.
 
Bu kitabin basilmasini temin eden Konrad-Adenauer Stiflung (Konrad Adenauer Vakfi) Türkiye Temsilcisi Dr. Georg Meier'e de çok tesekkür ederim. Türkiye'de kitap yazmaktan çok yazilan kitabi bastirtmak çok zor. Eger Dr. Meier ve Vakfin kiymetli destekleri olmasaydi bu kitap basilamayacakti.
                                         
                                            Dündar Aytar
                                            Aralik 1994  


© Dundar Aytar, dundaraytar@yahoo.com